Soru 709: Ben bir
şirketin vekiliyim. Şirketin bana maaş olarak verdiği para karşılığında reklam,
satış sonrası müşteri hizmetleri ve uluslararası fuarlara katılma işlerini
yürütmekteyim. Bu durumda şirketten aldığım paranın hükmü nedir?
Cevap: Mubah işlerde vekâletle ilgili
işleri yürütmek karşılığında ücret almanın sakıncası yoktur.
Soru 710: Bir kimse
bir arsayı sahibinin vekilinden taksitle satın almış ve taksitleri ödedikten
sonra müvekkil (mülkün sahibi) satışı feshettiğini ve arsayı yeninden kendi
mülkiyetine aldığını ileri sürmüştür; acaba müvekkilin satışı feshetmesi sahih
midir, yoksa müşteri, malı kendisine teslim etmesini isteyebilir mi?
Cevap: Vekilin, arsayı sahibi adına
satmasının sıhhatine ve sözleşmenin uyulması gerekli olduğuna hükmedilir; bu
durumda mal müşteriye aittir ve müvekkil onu müşteriye teslim etmelidir.
Müvekkil muhayyerlik hakkına sahip olduğunu ispatlamadığı sürece sözleşmeyi
feshederek arsayı kendi mülkiyetine geçiremez.
Soru 711: Bir kimse
sahibine vekâleten âdî belgelerle birkaç arsayı satar. Arsa sahibi de
müşterilerin hiçbirisine tapu verilmemesi konusunu vekille kararlaştırır.
Ar-saların sahibi öldükten sonra mirasçıları -arsaların mülkiyetinin
müşterilere ait olduğunu kabul etmekle birlikte- müşterilere tapu verme sorumluluğunun
vekile ait olduğunu iddia ederler. Oysa vekil daha önce arsaların parasını
alarak mülkün sahibine teslim etmiştir. Tapuların ve arsaların şimdiki
değerinin vekilden istenmesi karşısında acaba tapuları müşterilerin adına
geçirmek mirasçıların mı vazifesidir, yoksa vekilin mi? Ve acaba mirasçılar,
vekilden arsanın şimdiki fiyatıyla o zamanki fiyatı arasındaki farkı isteyebilirler
mi?
Cevap: Vekilin tapuları müşterilerin
adına geçirme ve kayıt masraflarını üstlenme sorumluluğu yoktur. Arsaların
parası konusunda ise eğer vekilin parayı müşterilerden alıp mülk sahibi olan
müvekkiline teslim ettiği ispatlanırsa, mirasçılar da, müşteriler de vekilden
herhangi bir talepte bulunamazlar. Aynı şekilde mirasçıların, satış fiyatı ile
arsaların şimdiki değeri arasındaki farkı talep etme hakları yoktur.
Soru 712: Müçtehit
tarafından izinli vekillerin, müçtehit hayatta iken (imam malı gibi) şer'an
müçtehide verilmesi gereken malları başka bir müçtehide vermeleri caiz midir?
Cevap: Vekilin vekâleten aldığı
şeyleri, kendisini onları almaya vekil eden kişiye vermesi gerekir; ancak
onları başkasına vermeye izinli olması müstesna.
Soru 713: Bana bir
telefon hattı satın alması için kardeşimi vekil ettim ve birinci taksiti
ödemesi için ona bir miktar para verdim; o da bu parayı ilgili daireye yatırdı.
Telefonun geri kalan taksitlerini ise kendim ödedim. Da-ha sonra telefon adına olan kardeşim vefat etti; acaba bu durumda
kardeşimin mirasçıları telefonu isteyebilirler mi?
Cevap: Eğer telefonun birinci
taksitini ödemesi için kardeşinize vermiş olduğunuz parayla telefonu vekâleten
sizin için satın alırsa, telefon sizindir ve kardeşinizin mirasçılarının onda
hakları yoktur.
Soru 714: Vekile
vekâletinin ücreti olarak bir miktar para verdim ve ondan buna karşılık alındı
makbuzu ver-mesini istedim. O ise, vekâlet ücreti olarak aldığı para karşılığında hiç kimseye makbuz vermediğini
söyledi. Bir süre sonra vekil vekillik yapmadan önce vefat etti; acaba ben
vekilin mirasçılarından bu parayı isteyebilir miyim?
Cevap: Sorudaki varsayımda vekilden
alacağınızı onun mirasçılarından isteyebilirsiniz ve onların da vekilin
mirasından bu borcu size ödemeleri farzdır.
Cevap: Bunların birinin ölümüyle vekâlet batıl olur.
Soru 716: Asya
ülkelerinden birine yaptığı yolculukta geçirdiği trafik kazasında vefat eden
bir kişinin mirasçıları (annesi ve karısı) olayı takip etmek amacıyla kazanın
gerçekleştiği ülkeye gitmem için beni vekil tayin ettiler. Bu durumda olayın
dosyasını takip etmek amacıyla o ülkeye yaptığım yolculuk masraflarını ölenin
bıraktığı mirasın kendisinden mi, yoksa bu devletin ölen kişinin mirasçılarına
ödeyeceği tazminattan mı almam gerekir?
Cevap: Vekâlet ücretini ve yine bu
işle ilişkisi olan diğer masrafları, başka türlü anlaşma yapmamışsanız, olayı
takip etmeniz için sizi vekil edenler vermelidir.
Soru 717: Vekâlet
sözleşmesinde, vekilin -günümüz-de yaygın olduğu üzere- azlolunamayacağı
kaydedilmiştir. Ancak bu şart, bir sözleşme metnine taraflarca konulmuş bir
şart olmayıp başlı başına müstakil bir vekâletnamedir. Acaba sırf bu cümlenin
yazılmış olmasıyla vekâlet caiz[31] olmaktan çıkıp lâzım mı olur ve
azletme hakkı düşer mi?
Cevap: Lâzım vekâlet, lâzım bir
sözleşmede şart-ı netice[32] olarak şart koşulan vekâlettir ve
vekâletin lâzım olması için sırf, "vekâlet iptal edilemez" yazılmış
olması etkili değildir ve bununla azil hakkı ortadan kalkmaz.
Soru 718: Avukatlık
için kanunî ruhsatı olmayan bir kişiyi mahkemede hukukî veya cezaî bir dosyayı
takip etmesi için vekil tutmak caiz midir? Avukatlık ruhsatına sahip olan
kişilerin vekâlet ücreti almaları için özel kural ve şartları haiz olmaları
dikkate alınırsa, acaba avukatlık belgesi olmayan kişiler, mahkemelerde
müvekkillerinin davalarını takip etmeleri karşılığında ücret almaya hak
kazanırlar mı?
Cevap: Vekâlet ve niyabet kabul eden
işlerde vekillik yapmanın özü itibariyle şer'an bir sakıncası yoktur.
Mahkemelerde dava takibi de bu tür işlerden olup ücret tayini tarafların
muvafakatine bağlıdır. Fakat resmî dairelere ve adlî mahkemelere müracaat
etmeyi gerektiren hukukî veya cezaî dosyaları takip etmek, kanunî açıdan resmî
vekâlet ruhsatını gerektirirse, bu ruhsata sahip ol-mayan birisinin vekil
olması ve böyle birini vekil etmek caiz değildir. Her halükârda, resmî ruhsatı
olmayan bir kimse başka birinin isteği üzerine onun ücret almayı gerektiren bir
işini yaparsa, müvekkil ona işinin emsalinin ücretini ödemelidir.
Soru 719: Bir vekilin
bir konu veya bir davayı takip ederken veya bir işi yaparken vakit ve çaba
harcamasına, yolculuk masrafları ödemesine rağmen teşebbüsleri bazen müvekkilin
lehine sonuçlanmamaktadır. Bu ko-nuyla ilgili olarak müvekkilin ödeme
yapmasının ve ve-kilin onu vekâlet ücreti olarak almasının hükmü nedir?
Cevap: Vekâletin sıhhati ve yaptığı
iş karşılığında vekilin kararlaştırılan ücrete veya işinin emsalinin ücretine
hak kazanması, müvekkilin beklediği ve umduğu
sonuca varılmasına bağlı değildir. Ancak vekâlet sözleşmesinde başta
başka türlü anlaşmış olmaları müstesna.
Soru 720: Adliyelerde
yaygın olan yöntem, vekâlet sınırlarını belirlemektir. Örneğin, "Şu
adreste bulunan falan evin satımına vekil kılınmıştır." diye yazılır ve
başka hususlar da böylece belirlenir. Fakat bazı el yazma vekâletlerde,
"Falan adam vekâlet işleriyle ilgili bütün işleri takip etmeye
yetkilidir." tabiri geçmektedir. Bu nedenle bazı işlerin vekâlet işleri alanına
girip girmediği konusunda veya vekâletin bazı tasarrufları kapsamına alıp
almadığı konusunda vekille müvekkil arasında anlaşmazlık çıkar. Bu konuda sorum
şudur: Acaba vekâlet konusu ile ilgili olarak vekilin yapacağı iş ve girişimler
tayin edilmediği takdirde vekâlet konusuyla ilgili her türlü tasarrufta
bulunması caiz midir?
Cevap: Vekilin, vekil edildiği
işlerde vekâlet akdinin -söz veya durumdan anlaşılan karineler yardımıyla-
sarih veya zahirî olarak kapsadığı şeylerle yetinmesi gerekir. Elbette bu
karine bazen bir şeye vekil olmanın diğer bazı şeyleri gerektirmesine dair
yaygın âdet de olabilir. Özetle vekâlet birkaç biçimde olabilir: a) Vekâlet, iş
ve taalluk ettiği şey açısından özeldir. b) Her iki açıdan geneldir. c) Sadece
birisi açısından geneldir. d) İş ve tasarruf
açısından mutlaktır. "Sen evim konusunda ve-kilsin." demesi
gibi. e) Taalluk ettiği şey açısından mutlaktır.
"Sen mülkümün satışında vekilsin." demesi gibi. f) Her iki açıdan
mutlaktır. "Sen malımla ilgili tasarruflarda vekilsin." demesi gibi.
Bu durumlardan her birinde vekil sözleşmesinin kapsamına giren özel, genel veya
mutlak tasarruflarla yetinmeli ve bu sınırı aşmamalıdır.
Soru 721: Bir kimse
sahip olduğu bir arsasını ve bazı binalarını satıp parasıyla küçük oğluna bir
daire satın alması ve evi onun adına geçirmesi için karısına vekâlet verir.
Fakat karısı bu vekâleti kötüye kullanarak daireyi kendi adına geçirir; acaba
karısının yaptığı bu iş şer'an sahih midir? Daire, müvekkilin malının
satımından elde edilen parayla satın alındığına göre, acaba bu adamın ölümünden
sonra daire onun sadece küçük oğluna mı, yoksa bütün mirasçılarına mı aittir?
Cevap: Kocasının vekili olarak arsayı
ve bazı binaları satması sahih ve geçerlidir. Fakat daireyi sırf kendi adına
geçirmesi şer'an bir sonuç doğurmaz. Dolayısıyla eğer vekâlete uygun olarak müvekkilinin hayatında, mü-vekkilinin
parasıyla daireyi onun küçük oğlu için satın almışsa, bu muamele sahih ve
geçerlidir ve daire sadece küçük oğluna aittir. Ancak, daireyi müvekkilinin
hayatında kendisi için veya müvekkilinin ölümünden sonra onun küçük oğlu için
satın alırsa, bu satın alma fuzulî olup sıhhati izne bağlıdır; eğer mirasçılar
izin verirlerse, her birinin mirastan payı oranınca muamele onlara ait olur.
Soru 722: Bir kimse
bazı kişiler tarafından oruç ve namaz kaza etmesi için birilerini ücretle
tutması için vekil olarak atanır, yani kazaları yerine getirecek kişilere
vermesi için sahiplerinden bir miktar para alır. Fakat o, emanete hıyanet eder
ve bu iş için kimseyi ücretle tutmaz. Pişman olarak bu sorumluluktan kurtulmak
isteyen bu şahsın, şimdi bu amelleri yerine getirmesi için bazılarını ücretle
tutması mı, yoksa bugünkü değerleriyle bu amellerin ücretini mal sahiplerine
geri vermesi mi gerekiyor; yoksa sadece aldığı malları mı ödemekle yükümlüdür?
Namaz ve orucu kaza etmeyi ücretli olarak vekilin kendisi üstlenirse ve de
ameli yerine getirmeden ölürse hüküm nedir?
Cevap: Birilerini ücretle tutmak için
vekil olan bu şahıs eğer namaz ve oruçları kaza etmesi için birini ücretle
tutmadan vekâlet süresi biterse, bu durumda sadece bu iş için aldığı malı
tazmin etmekle yükümlüdür. Aksi durumda (vekâlet süresi bitmemişse), aldığı
parayla namaz ve oruçları kaza etmesi için birini ücretle tutmak veya vekâleti
feshedip malı sahibine teslim etmek arasında muhayyerdir. Paranın değerinin
farkı konusunda birbirleriyle ihtiyat gereği sulh etmeleri daha uygundur. Fakat
namaz ve orucu kaza etmesi için ücretle tutulan kişi eğer ameli kendisi şahsen
yerine getirmekle yükümlüyse, bu durumda onun ölümüyle ücretlilik sözleşmesi
fesholur ve almış olduğu para bıraktığı mallardan ödenmelidir; aksi durumda
(eğer ameli şahsen yerine getirmesi için ücretle tutulmamışsa), o amelin yerine
getirilmesi konusunda sorumludur. Bu durumda
eğer mirası varsa, mirasçılarına ameli yerine getirmesi için onun mirasından
birini ücretle tutmaları farzdır ve eğer mirası yoksa, bu konuda mirasçılarına
bir sorumluluk düşmez.
Soru 723: Bazı
şirketlerin, mahkemelerde dosya ve davaları takip etmeleri için tuttukları
avukatları vardır. Bu avukatların, şirketin hiçbir haklılık temeli olmayan bir
davası konusunda şirketi savunmaları caiz midir? Eğer avukat batıl bildiği bir
davada şirketi savunursa ve hatta mahkeme davalının (karşı tarafın) çıkarına
hüküm verirse, acaba yine avukatın üzerine bu savunmadan dolayı bir sorumluluk
gelir mi? Ve acaba avukatın kendisine göre batıl olan bir şeyi savunması
karşısında aldığı ücret haram mıdır?
Cevap: Batılı savunmak ve onun hak
olduğunu ispatlamaya çalışmak caiz değildir ve mahkeme tarafından davalının
lehine hüküm verilmiş olması, işin haram oluşunu değiştirmez. Batıl ve haram
bir savunma karşılığında alınan ücret de haram kazançtır.
Soru 724: Bir kimse
birine vekil olur ve işe başlamadan önce ücretini almayı şart koşar. Bu durumda
vekil eğer hiçbir işlem yapmazsa, aldığı ücret şer'an helâl olur mu?
Cevap: Vekâlet sözleşmesi
tamamlandıktan sonra vekil vekâlet için belirlenen ücrete sahip olur;
dolayısıyla vekil edildiği işi yerine getirmeden önce de vekâlet ücretini
isteyebilir. Fakat vakti bitinceye kadar veya vekâlet süresi sona erinceye
kadar vekil edildiği işi yerine getirmezse, vekâlet fesholur; bu durumda aldığı
ücreti müvekkiline iade etmesi şarttır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder