Soru 735: Bazı
şehitler miraslarının üçte birinin İslâm cephelerinin desteklenmesi için
harcanmasını vasiyet etmişlerdir; şimdi (savaş bittiği için) vasiyetin
öngördüğü şart ortadan kalktığı dikkate alındığında bu gibi vasiyetlerin hükmü
nedir ?
Cevap: Vasiyeti yerine getirmeye
imkân bulunmadığı durumda vasiyet edilen mal, mirasçılarının mirası olur. Fakat
onu mirasçıların izniyle hayır işlerde harcamak ihtiyata daha uygundur.
Soru 736: Kardeşim
malının üçte birini belli bir şehirdeki savaş muhacirlerine verilmesini vasiyet
etmiştir; fakat şimdi bu şehirde hiçbir savaş muhaciri kalmamıştır; bu konuda
hüküm nedir?
Cevap: Vasiyet eden kişinin onu bu
şehirde bilfiil bulunan savaş muhacirlerine (göçmenlerine) tahsis ettiği
bilinirse, artık savaş göçmeni bulunmadığı için vasiyet ettiği mal
mirasçılarına kalır. Aksi durumda vasiyet edilen mal şimdi kendi şehirlerine
veya başka bir yere göçmüş olsalar bile eskiden o şehirde bulunan savaş
muhacirlerine verilmelidir.
Soru 737: Bir kimsenin
ölümünden sonra malının yarısının kendisine yas meclisleri düzenlemede harcanmasını
vasiyet etmesi caiz midir, yoksa İslâm dini bu konuda belli bir sınır
belirlediği için bu miktarı belirlemesi caiz değildir?
Cevap: Malının kendi yas
meclislerinde harcanmasını vasiyet etmesinin sakıncası yoktur ve bunun şer'an
belli bir sınırı da yoktur; fakat ölen kişinin vasiyeti mirasının tamamının
sadece üçte birinde geçerlidir; üçte birden fazlasında ise mirasçıların iznine
bağlıdır.
Cevap: Eğer yanında başkalarının
vedia ve emanetleri bulunuyorsa veya üzerinde kul hakkı veya Allah hakkı varsa
ve hayattayken onları yerine getirme imkânı bulamamışsa, bu durumda bunlar
hakkında vasiyet etmesi farzdır, aksi durumda vasiyet farz değildir.
Soru 739: Bir kimse
mallarının üçte birinden az bir kısmını karısına vasiyet eder ve büyük oğlunu
kendisine vasi kılar; fakat diğer mirasçılar bu vasiyete itiraz ederlerse, bu
durumda vasinin yükümlülüğü nedir?
Cevap: Vasiyet edilen mal mirasın
üçte biri kadar veya bundan daha azsa, mirasçıların itiraz etmeleri yersizdir
ve hatta vasiyete uygun davranmaları farzdır.
Cevap: Vasiyetin varlığını iddia eden
kişinin onu şer'î bir yolla ispatlaması gerekir. Eğer şer'î bir yolla
ispatlanırsa, mirasın üçte biri kadar veya daha az olduğu durumda vasiyete
uygun hareket etmek farzdır; bu durumda mirasçıların inkâr ve itirazlarının
hiçbir etkisi yoktur.
Soru 741: Bir kimse,
aralarında erkek çocuklarından biri de bulunan birkaç güvenilir kişinin
huzurunda üzerindeki humus, zekât ve kefaret gibi şer'î hakların ve oruç, namaz
ve hac gibi bedenî farizaların eda edilmesi yönünde harcanması için emlâkinden
bazılarının mirastan istisna tutulmasını vasiyet eder; fakat bazı mirasçıları
bunu kabul etmeyerek mirasın tümünün mirasçılar arasında bölüştürülmesini
isterler; bu durumda hüküm nedir?
Cevap: Vasiyet şer'î delillerle veya
mirasçıların ikrarıyla ispatlandıktan sonra, vasiyet edilen mal mirasın üçte
birinden fazla olmadığı takdirde mirasçılar onun bölüştürülmesini isteyemezler.
Onların, meyyitin vasiyetine uyarak mirasını vasiyet ettiği malî haklarda ve
bedenî farzlarda harcamaları farzdır; hatta şer'î delillerle veya mirasçıların
ikrarıyla meyyitin halktan bazılarına borcu olduğu veya Allah Tealâ'ya humus,
zekât ve kefaretler gibi malî borçları yahut hac gibi malî ve bedenî borcu
olduğu ispatlanırsa, ölen kişi vasiyet etmese bile onun bütün borçlarını
mirasından çıkarmaları farzdır ve ancak bundan sonra geri kalan mal varlığı
mirasçılar arasında bölüştürülür.
Soru 742: Bir miktar
ziraî arazisi olan bir kişi onun caminin
tamirinde harcanmasını vasiyet etmiş, fakat mi-rasçıları onu satmışlar;
acaba bu durumda meyyitin vasiyeti geçerli midir? Ve acaba mirasçıların mezkur
mülkü satmaya hakları var mıdır?
Cevap: Eğer vasiyette arazinin
satılarak caminin ta-mirinde kullanılması istenmişse ve onun değeri de kişinin
mirasının üçte birinden fazla olmazsa, vasiyet geçerlidir ve yerin satılmasının sakıncası yoktur. Ancak vasi-yet
eden kişinin maksadı, arazinin gelirlerinin caminin tamirinde harcanması ise,
bu durumda mirasçıların onu satmaya hakları yoktur.
Soru 743: Bir kimse
arsalarından birinin kendisi için namaz kılınması, oruç tutulması ve hayır
işlerde harcanması gibi alanlarda kullanılmasını vasiyet etmişse, bu arsayı
satmak caiz midir, yoksa bu arsa vakıf mı sayılır?
Cevap: Karine ve belirtilerden
arsanın gelirinin ken-disi için harcanması amacıyla aynen kalmasını istediği
anlaşılmıyorsa ve sadece arsanın kendisi için harcanmasını vasiyet etmişse, bu
durumda bu vasiyet vakıf hükmünde değildir. Dolayısıyla eğer arsa mirasın üçte
birinden fazla değilse parasını onun lehine harcamak için arsayı satmanın
sakıncası yoktur.
Soru 744: Kişinin
ölümünden sonra kendi hayrına harcanması için mal varlığının üçte biri kadar
bir miktarı ayırarak başka birinin yanında emanet bırakması caiz midir?
Cevap: Öldüğü zaman ayırdığı malın
iki katı kadar miktarı mirasçılara kalması şartıyla sakıncası yoktur.
Soru 745: Bir kimse
babasına, zimmetinde olan birkaç ay oruç ve namazın kazasını ücret karşılığında
birine eda ettirmesini vasiyet etmiştir. Bu kişi şimdi kayıptır. Bu durumda
babasının onun namaz ve oruçlarını ücretle birine kaza ettirmesi farz mıdır?
Cevap: Şer'î delillerle veya vasinin
bilgisiyle vasiyet eden kişinin öldüğü ispatlanmadıkça, onun namaz ve
oruçlarını kaza etmesi için, birini ücretle tutmak sahih değildir.
Soru 746: Babam
arsasının üçte birini cami yapılması için vasiyet etmiştir. Bu arsanın
yakınında iki caminin bulunduğu ve mahallenin okul yapımına acil ihtiyacı
olduğu dikkate alındığında, acaba cami yerine orada okul yapmamız caiz midir?
Cevap: Cami yerine okul yaparak
vasiyeti değiştirmek caiz değildir; fakat ölen kişinin maksadı, bizzat o
arsanın üzerinde cami inşa edilmesi değilse, bu durumda onu satarak parasını
cami ihtiyacı olan başka bir yerde cami yapımı için kullanmanın sakıncası
yoktur.
Soru 747: Bir
kimsenin, ölümünden sonra cesedinin eğitim ve öğretim amacıyla kadavra olarak
kullanılması için tıp fakültesi öğrencilerinin yetkisine bırakılmasını vasiyet
etmesi caiz midir? Yoksa bu iş Müslüman ölünün cesedinin müsle[34]
edilmesine neden olduğu için haram mıdır?
Cevap: Müsle ve benzeri işlerin haram
olduğunu vur-gulayan delillerin, başka konularla ilgili olduğu ve mey-yitin
cesedinin cerrahisindeki önemli maslahatın bulunduğunu içeren sorudaki konuyu
kapsamadığı sanılmaktadır. Bu gibi
meselelerde, kesin bir ilke olarak dikkate alın-ması gereken Müslüman meyyitin
cesedine saygı gösteril-mesi şartıyla görünüşte otopsi yapmanın sakıncası
yoktur.
Soru 748: Öldükten
sonra cesedinin bazı organlarının bir hastaneye veya başka bir şahsa
verilmesini vasiyet eden kimsenin böyle bir vasiyeti sahih midir ve uygulanması
farz mıdır?
Cevap: Cesetten ayrılması o kişiye
saygısızlık sayılmayacak organlar hususunda böyle bir vasiyetin sahih ve
geçerli olması uzak bir ihtimal değildir; böyle bir durumda vasiyeti
uygulamanın sakıncası yoktur.
Soru 749: Vasiyet eden
kişi henüz hayattayken mirasçıları onun mirasının üçte birinden fazlasına
vasiyet etmesine izin verdiklerinde acaba bu, vasiyetin geçerliliği için
yeterli midir? Eğer yeterliyse acaba vasiyet eden kişinin ölümünden sonra
mirasçıların bundan vazgeçmeleri caiz midir?
Cevap: Mirasın üçte birinden
fazlasında vasiyetin sahih ve geçerli olması için vasiyet eden kişi hayattayken
mirasçıların izin vermeleri yeterlidir ve vasiyet eden kişinin ölümünden sonra
mirasçılar bundan vazgeçemezler; eğer vazgeçerlerse etkisi yoktur.
Soru 750: Hiçbir
mirası olmayan veya mirası sadece bir ev ve o evdeki eşyalar olan ve bunlar da
satıldığında küçük çocukları sıkıntıya düşecek olan aziz şehitlerden biri,
zimmetindeki oruç ve namazların kaza edilmesini vasiyet etmiştir; bu vasiyet
konusunda mirasçıların üzerine düşen nedir?
Cevap: Eğer o aziz şehidin mirası
yoksa, bu durumda vasiyetin yerine getirilmesi farz değildir; fakat büyük
oğluna bulûğ çağına erdikten sonra babasının kazaya kalan oruç ve namazlarını
kaza etmesi farzdır. Ancak geriye mal bırakmışsa, onun üçte birini şehidin
vasiyetinde harcamak farzdır. Sırf mirasçıların ihtiyaç duymaları ve küçük
olmaları, vasiyeti ihmal ve terk etmek için şer'î bir mazeret değildir.
Soru 751: Mal
konusunda yapılan vasiyetin sıhhat ve geçerliliğinde, vasiyet anında lehine
vasiyet edilen kişinin varlığı şart mıdır?
Cevap: Birine bir malı temlik etmekle
ilgili vasiyetin sıhhatinde, vasiyet anında annesinin rahminde bebek ve hatta
henüz ruhun üflenmediği cenin bile olsa vasiyet edilen kişinin varlığı şarttır;
fakat vasiyet edilen kimse annesinin rahmindeyse canlı olarak dünyaya gelmesi
şarttır.
Soru 752: Vasiyet eden
kişi yazılı vasiyetinde, vasiyetini yerine getirmesi için vasi atamasına
ilâveten başka birini de denetleyici olarak tayin etmiştir. Fakat
denetleyicinin yetkilerine değinmemiştir; yani vasinin vasiyete aykırı hareket
etmemesi amacıyla sadece onun işlerinden haberdar olması için bir gözetici
olsun diye mi, yoksa denetleyiciyi vasiyet edenin işlerinde görüş yürütmesi
için mi tayin ettiğini açıklamamıştır; bu durumda bu denetleyicinin yetkileri nelerdir?
Cevap: Vasiyet mutlak olduğu durumda vasinin, ken-di
işlerinde denetleyiciye danışması farz değildir; ancak ona danışması müstehap
ihtiyata daha uygundur. Böyle bir durumda denetleyici, vasinin işlerinden
haberdar ol-mak için sadece onu gözetmelidir.
Soru 753: Bir kişi
büyük oğlunu vasi ve beni de ona denetleyici tayin ettikten sonra vefat etti.
Ardından mey-yitin vasisi olan oğlu da bir süre sonra öldü ve hâlihazırda ben
onun vasiyetini uygulamak konusunda tek sorumluyum. Fakat şimdi, sahip olduğum
özel durumdan dolayı vasiyet edilen şeyleri yerine getirmekte zorlanıyorum;
acaba bu durumda mirasın üçte birinden elde edilen geliri hayır işlerde ve
bakıma muhtaç olan yoksullara harcaması için sağlık kurumuna vererek vasiyet
konusunu değiştirebilir miyim?
Cevap: Denetleyici, vasinin ölümünden
sonra bile meyyitin vasiyetlerini
uygulamada müstakil olarak hareket edemez; ancak meyyit, vasinin ölümünden
sonra onu vasi kılmışsa başka. Dolayısıyla eğer meyyit vasinin ölümünden sonra
onu vasi tayin etmemişse, meyyitin vasisinin yerine başka birini tayin etmesi
için şer'î hâkime müracaat etmelidir. Kısacası, meyyitin vasiyetinin sınırını
aşmak ve onu değiştirmek caiz değildir.
Soru 754: Bir kimse
malının bir bölümünün Necef-i Eşref şehrinde Kur'ân tilâveti için harcanmasını
vasiyet eder veya bir malını bu iş için vakfederse, vasi veya vakıf sorumlusunun
Kur'ân okuması için ücretli tutulması amacıyla malı oraya göndermesi mümkün
olmazsa, bu konuda ne yapmak gerekir?
Cevap: Eğer Necef-i Eşref'te Kur'ân
okunması için hatta gelecekte parayı oraya gönderme imkânı varsa, vasiyete
uyulması farzdır.
Soru 755: Annem
ölmeden önce, altın takısının perşembe akşamları hayır işlerde harcanmasını
bana vasiyet etti ve ben de şimdiye kadar öyle yaptım. Fakat şim-di büyük ihtimalle,
sakinleri Müslüman olmayan yabancı bir ülkeye gideceğim; bu durumda ne yapmam
gerekir?
Cevap: Annenizin, Müslüman ve
gayrimüslim bütün insanlara harcanmasını kastettiği anlaşılmadığı takdirde
Müslümanlara harcanması için İslâm beldesinde emin bir kişinin yanında
bırakmakla da olsa, o malı sadece Müslümanların hayır işlerinde harcamak
gerekir.
Soru 756: Bir kimse
arsalarından bir bölümünün satılarak parasının [Ehlibeyt'in] matem
merasimlerinde ve hayır işlerde harcanmasını vasiyet eder; fakat bu arsa
mirasçılardan başkasına satılırsa ileride onları sıkıntıya düşürecektir. Çünkü
bu arsayla diğer arsaları birbirinden ayırmak birçok sorunlara yol açmaktadır.
Bu durumda mirasçıların, vasi ve denetleyicinin denetiminde her yıl vasiyet
konusunda harcanması için belli bir meblağ vermek suretiyle bu arsayı taksitle
kendilerine almaları caiz midir?
Cevap: Mirasçıların bu arsayı
kendilerine satın almalarının bir sakıncası yoktur. Fakat arsayı taksitle
ken-dilerine satın almak isterler ve vasiyet eden kişinin, arsanın nakit olarak
satılıp parasının birinci yılda vasiyet konusunda harcanmasını istediği kesin
olarak bilinmez-se, vasi ve denetleyicinin uygun görmesi ve taksitlerin
vasiyetin ihmal edilmemesi ve uygulanmasına engel ol-maması şartıyla arsanın
adilane bir fiyatla taksitle mirasçılara satılmasının bir sakıncası yoktur.
Soru 757: Bir kimse
ölümle sonuçlanan hastalığı sırasında, iki kişiye vasi ve vasinin naibi
unvanıyla vasiyet eder. Daha sonra görüşünü değiştirerek vasiyeti iptal edip
bunu vasiye ve vasinin naibine bildirir. Sonra başka bir vasiyetname yazarak
orada hazır olmayan akrabalarından birini vasi tayin eder; acaba bu durumda
vazgeçilip değiştirilen birinci vasiyet hâlâ geçerli midir? Eğer ikinci vasiyet
sahih ve orada bulunmayan kişi vasi ise, vasilikten alınan birinci vasi ve
naibi, vasiyet eden kişinin geçersiz kıldığı vasiyete dayanarak vasiyeti uygulamaya kalkışırlarsa, onların yaptıkları
tasarruflar hak-sız tasarruflar olup, meyyitin malından harcadıkları
şeyleri ikinci vasiye iade etmeleri farz mıdır?
Cevap: Bu kimse hayattayken birinci vasiyetten vaz-geçip
birinci vasiyi
azletmişse, azledilen vasi azledildiğini bildiği hâlde bu vasiyeti yerine
getiremez. Bu durumda vasiyet eden kişinin mallarında yaptığı tasarruflar
fuzulî olup sıhhati vasinin iznine bağlıdır. Eğer vasi izin vermezse, azledilen
vasi harcanan malları karşılamakla yükümlüdür.
Soru 758: Bir kimse
emlâkinden birinin çocuklarından birine verilmesini vasiyet eder; ama iki yıl
geçtikten sonra vasiyetini tamamen değiştirir; acaba bu adamın önceki
vasiyetten vazgeçip başka bir vasiyet yapması şer'an sahih midir? Bu adam
hastalanır, bakım ve hizmete ihtiyaç duyarsa, acaba onun bakımı ve ona hizmet
etmek sadece vasi olarak belirttiği büyük oğluna mı farzdır, yoksa bundan bütün
çocukları eşit olarak mı sorumludur?
Cevap: Vasiyet eden kişi hayattayken
aklî dengesi yerinde olduğu sürece vasiyetini değiştirmesinin şer'an sakıncası
yoktur; şer'an muteber ve sahih olan vasiyet de son vasiyettir. Hastanın
bakımına gelince, eğer malından kendisine bir hasta bakıcısı istihdam edecek
güçte değilse, onun bakımı sadece vasinin değil, bakmaya gücü yeten bütün
çocuklarının eşit görevidir.
Soru 759: Bir baba
mallarının üçte birinin kendisi için harcanmasını vasiyet ederek beni de
kendisine vasi tayin etti. Miras bölüştürüldükten sonra üçte biri ayrıldı.
Acaba o kişinin vasiyetlerini yerine getirmek için malının üçte birinden bir
bölümünü satabilir miyim?
Cevap: Eğer mallarının üçte birinin
vasiyetlerinde harcanmasını vasiyet etmişse, mirastan ayırdıktan sonra satıp vasiyetnamede kaydedilen yerlerde harcamanın
sa-kıncası yoktur. Fakat mirasının üçte birinin gelirinin vasiyet ettiği
yerlerde harcanmasını vasiyet etmişse, vasiyet edilen konularda harcamak için
bile olsa mallarının üçte birini satmak caiz değildir.
Soru 760: Bir kimse
kendisi için bir vasi ve bir de denetleyici tayin eder, fakat bunların vazife
ve yetkilerini belirtmez ve mallarının üçte birine ve kullanılacağı yerlere de
değinmezse, bu durumda vasinin sorumluluğu nedir? Acaba vasinin, vasiyet eden
kişinin mirasından üçte birini ayırıp hayır işlerde harcaması caiz midir? Aynı
şekilde acaba sırf vasiyet ve vasi tayin etmek, vasiyet edenin kendi malının
üçte birine hak kazanması için yeterli midir ve böylece vasinin onun geriye
bıraktığı mal varlığından üçte birini çıkararak onun için harcaması gerektiği
söylenebilir mi?
Cevap: Karine ve şahitlerden veya o
bölgenin kendine has örfünden vasiyet eden kişinin vasiyetten ve vasi tayin
etmekten maksadının ne olduğu anlaşılırsa, bu durumda vasinin, vasiyet eden
kişinin maksadını ve vasiyetini teşhis etmek için bu yolla anlaşılan şeye
uy-ması farzdır; aksi durumda müphem olması ve taalluk ettiği şeyin
kaydedilmemesinden dolayı vasiyet batıl ve boştur.
Soru 761: Bir kimse
şöyle vasiyet etmiştir: "Dikili olan ve dikili olmayan kumaşların hepsi ve
ötekiler eşime aittir." Acaba "ötekiler"den maksat bütün taşınır
malları mıdır, yoksa maksat sadece kumaş ve elbiseden daha az olan ayakkabı
gibi şeyler midir?
Cevap: Vasiyet belgesindeki
"ötekiler" kelimesinden maksadın ne olduğu bilinmedikçe ve vasiyet
belgesi dışında da vasiyet eden kişinin bu
kelimeden maksadının ne olduğu anlaşılmadıkça, vasiyetnamenin bu cümlesi
müphem ve anlaşılmaz olduğu için uygulanamaz. Soruda değinilen ihtimallerin
birine uyarlanması ise, mirasçıların rıza ve muvafakatine bağlıdır.
Soru 762: Bir kadın,
mirasının üçte biriyle kendisi için sekiz yıl kaza namazı kılınmasını ve geri
kalanının ise redd-i mezalim (yapmış olduğu haksızlıkların bedeli), humus ve
hayır işlerde kullanılmasını vasiyet etmiştir. Bu vasiyetin kutsal savunma
(savaş) dönemine rastladığını ve cephelere yardım etmenin daha zarurî olduğu ve
vasinin, onun bir tek kaza namazının bile olmadığını kesin olarak bilmesine
rağmen onun için ücretle iki yıl kaza namazı kıldırdığı ve malının vasiyet
ettiği üçte birinden bir miktarını cepheye bağışlayıp, geri kalanı ise redd-i
mezalim için harcadığı dikkate alınırsa, acaba bundan dolayı vasinin bir
sorumluluğu var mıdır?
Cevap: Meyyitin vasiyet ettiği
şekilde vasiyete uymak farzdır ve bazı konularda olsa bile vasinin vasiyeti
ihmal etmesi caiz değildir. Dolayısıyla vasi malın bir bölümünü bile vasiyetin
konusu dışında harcarsa, kendi malından meyyit adına tazmin etmekle yükümlüdür.
Soru 763: Bir kimse,
ölümünden sonra vasiyetnamesinde yazdıklarına uygun hareket etmeleri için iki
kişiyi vasi tayin eder ve vasiyetnamenin üçüncü maddesinde bütün menkul,
gayrimenkul, nakit para ve halktan alacakları dahil geriye bıraktığı bütün mal
varlığının bir araya toplanmasını, borçları ödendikten sonra bıraktığı malın
tümünden üçte birinin çıkarılarak vasiyetnamedeki 4, 5 ve 6. maddelere göre
harcanmasını ve on yedi yıl sonra üçte birden fazla kalanının mirasçılarından
fakir olanlara harcanmasını belirtir. Ancak vasiler, vasiyet eden kişinin
ölümünden bu sürenin bitimine kadar üçte biri
ayırma işlemini tamamlayamamışlardır; vasiyet mad-delerini uygulamaya da
imkânları yoktur. Bu durumda mirasçılar da belirtilen süre bittikten sonra
vasiyetin batıl olduğunu ve vasilerin vasiyet eden kişinin mallarına
karışamayacaklarını iddia etmekteler; bu konuda hüküm nedir? Vasilerin
sorumlulukları nedir?
Cevap: Vasiyet ve vasinin vasiliği,
vasiyetin uygulanmasının gecikmesiyle batıl olmaz; süresi uzasa bile vasilerin
vasiyeti yerine getirmeleri farzdır. Eğer vasilerin vasilikleri geçen belli bir
zamanla sınırlı değilse, mirasçılar vasiyetin uygulanmasında onlara engel
olamazlar.
Soru 764: Meyyitin
bıraktığı malın, mirasçıları arasında bölüştürülüp her birinin adına tapu ve
mülkiyet belgesi çıkarıldıktan altı yıl
sonra mirasçılardan biri, mey-yitin hayattayken, sözlü olarak kendisine
evin bir bölümünün oğullarından birine verilmesini vasiyet ettiğini iddia eder
ve bazı kadınlar da buna tanıklık ederler, acaba bu kadar zamandan sonra onun
bu iddiası kabul edilir mi?
Cevap: Mirasın bölüştürülmesi
konusunda zaman aşımı ve kanunî işlemlerin tamamlanması, şer'î bir delille
ispatlanan vasiyetin kabul edilmesine engel teşkil etmez. Dolayısıyla eğer
vasiyet iddiasında bulunan kişinin davası şer'î bir yolla ispatlanırsa,
herkesin ona uyması farzdır; aksi durumda, onun vasiyet konusundaki iddiasını
ikrar eden herkesin o vasiyetin içeriğine bağlı olması ve mirastan payına düşen
miktarda ona uygun davranması gerekir.
Soru 765: Birisi iki
kişiye arazilerinden bir parçasını satıp parasıyla kendisine niyabeten hacca
gitmeleri için vasiyet eder; onlardan birini kendisine vasi ve diğerini de
vasiye denetleyici tayin eder. Daha sonra üçüncü bir kişi çıkarak vasi ve
denetleyiciden izin almadan meyyite niyabeten hac yaptığını iddia eder. Şimdi
vasi de ölmüştür ve sadece denetleyici yaşıyor; acaba bu durumda denetleyicinin
arsanın parasıyla meyyite niyabeten ikinci kez hac farizasını yerine getirmesi
farz mıdır? Yoksa satılan arazinin parasını ücret olarak meyyite niyabeten hac
yaptığını iddia eden kişiye mi vermelidir? Yoksa bu konuda herhangi bir
sorumluluğu yok mudur?
Cevap: Eğer
meyyitin üzerine hac farz olmuşsa ve vasiyetinde naibin kendisi adına hac
yapmasıyla bunun üzerinden düşmesini istemişse, bu durumda üçüncü kişinin meyyite
niyabeten yapmış olduğu hac yeterlidir; fakat naip (üçüncü kişi) bunun için hiç
kimseden ücret isteyemez; aksi durumda (eğer üçüncü kişi ona niyabe-ten hac
yapmamışsa) denetleyici ve vasi meyyitin arazisinin parasından onun için hac
yaparak vasiyeti yerine getirmelidirler ve eğer vasi vasiyeti yerine getirmeden
ölmüşse, bu durumda vasiyetin yerine getirilmesi için denetleyicinin şer'î
hâkime müracaat etmesi farzdır.
Soru 766: Mirasçılar,
meyyitin namaz ve oruçlarının kazasının yaptırılması amacıyla belli bir meblağ
vermesi için vasiyi [kendi belirledikleri miktarı vermeye] zorlayabilirler mi?
Bu konuda vasinin yapması gereken nedir?
Cevap: Meyyitin vasiyetlerini yerine
getirmek vasinin sorumluluklarındandır; dolayısıyla meyyitin vasiyetlerini
uygun gördüğü şekilde yerine getirmesi gerekir ve mirasçıların buna müdahale
etmeye hakkı yoktur.
Soru 767: Vasiyet
sahibi bir petrol deposunun bombalandığı sırada şehit düşünce yanında bulunan
vasiyetname de yanmış veya kaybolmuştur ve kimse içeriğini bilmemektedir. Vasi
ise sadece kendisinin mi yoksa başka birinin de vasi olup olmadığını bilmiyor;
bu durumda yapması gereken nedir?
Cevap: Vasiyetin varlığı
ispatlandıktan sonra vasi kendisinin azledildiğini kesin olarak bilmediği
takdirde vasiyetin değiştirildiğini kesin olarak bilmediği konularda vasiyeti
yerine getirmesi gerekir.
Soru 768: Vasiyet
edenin, mirasçılarından başkasını kendisine vasi seçmesi caiz midir ve acaba
birinin buna itiraz etme hakkı var mıdır?
Cevap: Vasiyet edenin, uygun gördüğü
kişiler arasından birini vasi seçmesi ve tayin etmesi kendi görüşüne bağlıdır
ve mirasçılarından olmayan birisini kendine vasi tayin etmesinin bir sakıncası
yoktur; mirasçıları da buna itiraz edemezler.
Soru 769: Meyyitin
mirasçılarından bazılarının diğer mirasçılara danışmadan veya vasinin
muvafakatini almadan meyyitin malından meyyit lehine ziyafet olarak infak etmeleri
caiz midir?
Cevap: Eğer bununla vasiyeti yerine
getirmek isti-yorlarsa, bu, meyyitin vasisinin görevidir ve mirasçılar vasinin
muvafakati olmadan kendi başlarına bunu yapamazlar. Ancak meyyitin bıraktığı
malın, mirasçıların payına düşen bölümünden infak etmek isterlerse, bu da diğer
mirasçıların iznine bağlıdır; eğer onlar bu işe razı olmazlarsa bu iş, diğer
mirasçıların paylarıyla ilgili bölümde gasp hükmündedir.
Soru 770: Bir kimse
vasiyetnamesinde "birinci, ikinci ve üçüncü vasi" diye niteleyerek üç
kişinin adını vasileri olarak kaydetmiştir. Bu durumda acaba bu üç kişi
birlikte mi onun vasisidirler, yoksa sadece birinci kişi mi onun vasisidir?
Cevap: Bu konu, vasiyet eden kişinin
niyet ve görüşüne bağlıdır. Eğer karine ve belirtilerden bu üçünün birlikte mi,
yoksa sırayla mı (birincisi olmadığı takdirde ikincisinin ve yine ikincisi
olmadığı takdirde üçüncüsünün) vasi oldukları anlaşılmazsa, bu durumda vasiyeti
yerine getirmede birlikte hareket etme üzerine anlaşmaları gerekir.
Soru 771: Vasiyet eden
eğer üç kişiyi birlikte kendine vasi tayin eder, ancak bunlar vasiyeti yerine
getirme yönteminde anlaşamazlarsa, aralarındaki ihtilâf nasıl giderilmelidir?
Cevap: Birden fazla vasi olduğu
durumlarda, vasiyeti yerine getirmenin niteliği konusunda ihtilâfa düşerlerse,
şer'î hâkime müracaat etmeleri gerekir.
Soru 772: Babamın
büyük oğlu olmam itibariyle babamın kazaya kalan namaz ve oruçlarını kaza
etmenin bana farz olduğu dikkate alındığında, babamın kazaya kalan namaz ve
oruçları birkaç yıl olmasına rağmen, kendisi için sadece bir yıllık namaz ve
orucun kaza edilmesini vasiyet etmiştir; bu konuda benim yükümlülüğüm nedir?
Cevap: Meyyit, kaza edilmesini
vasiyet ettiği namaz ve oruçların ücretinin, bıraktığı malın üçte birinden
ödenmesini vasiyet etmişse, bu durumda onu bıraktığı malın üçte birinden alarak
namaz ve oruçlarını ücret karşılığı başkasına kaza yaptırabilirsiniz.
Üzerindeki namaz ve oruçlar vasiyet ettiği miktardan fazla olduğu takdirde ise,
kendi malınızdan ücret karşılığı birine yaptırmakla da olsa onların kazasını
yerine getirmek size farzdır.
Soru 773: Bir kimse
büyük oğluna belli bir arazisini satarak parasıyla kendisine niyabeten hac
yapmasını va-siyet etmiş ve büyük oğlu da bunu kabul etmiştir. Fakat Hac ve
Ziyaret Kurumu'ndan vaktinde hac ziyareti ruhsatı alamadığından, son zamanlarda
hac masraflarının yükselmesinden ve arazinin parasının yeterli olmadığından
dolayı şahsen vasiyeti yerine getirmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle babasına
niyabeten hac yapması için birini naip tutmak zorunda kalmıştır. Fakat arazinin
parası hac niyabeti ücretine de yetmemektedir. Acaba bu durumda diğer
mirasçılara, babanın vasiyetini yerine getirmek için onunla yardımlaşmaları
farz mıdır, yoksa babasına niyabeten hac yapmakla yükümlü olan büyük oğlun mu
vazifesidir?
Cevap: Sorudaki durumda diğer
mirasçılara, hac masraflarını ödemek farz değildir. Fakat vasiyet eden kişinin
üzerine hac farz olmuşsa ve kendisine niyabeten hac yapılması için belirttiği
arazi de mikattan yapılsa bile niyabeten hac masrafları için yeterli değilse,
bu durumda mikattan yapılan hac masraflarını meyyitin bırakmış olduğu asıl
maldan tamamlamak farzdır.
Soru 774: Eğer
meyyitin belli bir miktarda şer'î hakları (humus, zekât vb.) ödediğine dair bir
makbuz mevcut olursa veya birkaç kişi onun şer'î hakları verdiğine tanıklık
ederlerse, bu durumda mirasçıların, meyyitin bıraktığı mallardan şer'î hakları
ödemeleri farz mıdır?
Cevap: Meyyitin üzerindeki şer'î
haklardan (humus, zekât vs.) bir meblağı verdiğine dair bir makbuzun mevcut
olması veya şahitlerin tanıklık etmesi, onun üzerinden bu borçların kalktığına
ve yine mallarına şer'î hakların taalluk etmediğine dair şer'î bir delil teşkil
et-mez. Dolayısıyla eğer hayattayken veya vasiyetnamesinde şer'î haklar olarak
bir miktar borcu olduğunu veya bıraktığı mallarda şer'î haklar bulunduğunu
itiraf ederse veya mirasçıların kendileri buna kesin kanaat getirirlerse, bu
durumda meyyitin ikrar ettiği veya mirasçıların kesin kanaat getirdiği şeyi
onun bıraktığı asıl maldan vermeleri farzdır; aksi durumda (ikrar ve yakin
yoksa) bu konuda onlara hiçbir şey farz değildir.
Soru 775: Bir kimse
mallarının üçte birinin kendisi için harcanmasını vasiyet etmiş ve
vasiyetnamesinin haşiyesinde bahçedeki evinin, mal varlığının üçte birinde
yaptığı vasiyetin masraflarını karşılamak için ayrılmasını kaydetmiştir.
Vasisinden de, kendi ölümünden yirmi sene sonra onu satarak parasını kendisi
için harcamasını istemiştir. Bu durumda acaba üçte biri, meyyitin eviyle diğer
mallarından ibaret olan bütün mal varlığından mı hesaplamak gerekir; yani eğer
ev mirasın üçte birinden az olursa, meyyitin diğer mallarından hesaplanmalıdır;
yoksa üçte bir sadece ev olup vasi mirasçılara ait diğer mallardan bir şey
alamaz mı?
Cevap: Bu kimse vasiyetle ve
vasiyetnamesinin haşiyesinde yazdığı ile kendisi için üçte bir olarak sadece
evi belirtmek istemişse ve bıraktığı mallardan borçları ödendikten sonra ev,
mallarının tamamının üçte birinden fazla olmazsa, bu durumda meyyite ait olan
üçte bir sadece bu evdir. Yine eğer mal varlığının üçte birini kendisi için
vasiyet ettikten sonra, evin bıraktığı malın üçte birinde yaptığı vasiyetinin
masrafları için harcanmasını belirtmek
istemişse ve mirastan borçları ödendikten sonra, ev bıraktığı malın tamamının
üçte biri kadar olursa, durum aynıdır; aksi durumda bıraktığı malın üçte biri
olacak kadar diğer mallardan eve eklemek gerekir.
Soru 776: Mirasın
bölüşülmesinden yirmi yıl ve meyyitin kızının kendi payına düşeni satmasından
dört yıl sonra anne kocasının bütün mallarının kendisine ait olduğunu gösteren
bir vasiyetnamenin mevcut olduğunu ortaya koyar ve kocasının ölümünden beri bu
vasiyetnamenin kendi yanında bulunduğunu, fakat bunu hiç kimseye söylemediğini
itiraf eder. Acaba bu durumda mirasın
bölüştürülmesi ve meyyitin kızının mirastan ken-di payına düşeni
satmasının batıl olduğuna hükmedilir mi?
Eğer batıl olduğuna hükmedilirse, acaba kızla annesi arasındaki ihtilâftan
dolayı üçüncü kişinin kızdan satın aldığı mülkün tapu senedini iptal etmek
sahih midir?
Cevap: Bu vasiyetin sahih olması ve
muteber bir delille ispatlanması durumunda anne, kocasının ölümünden mirasın bölüşülmesine kadar vasiyetten
haberdar ol-masına ve kıza payı verildiğinde ve kızın da payını
sattığında vasiyet belgesi onun yanında bulunmasına rağmen vasiyet konusunda
sessiz kalmış ve kıza payının verilmesine ve kızın o zaman payını satmasına
itiraz et-memişse, -vasiyeti ilân etmede herhangi bir mahzurun olmadığı farz edildiği
takdirde- bütün bunlar annenin, kızın mirastan aldığı ve sattığı şeye razı
olduğunu gösterir; dolayısıyla bundan sonra kıza verilen şeyi kızdan veya
müşteriden isteyemez ve kızın yaptığı satışın sıhhatine ve malın müşteriye ait
olduğuna hükmedilir.
Soru 777: Bir şehit,
babasına hitaben vasiyetnamesinde, kendisine ait olan evini satmaksızın
borçlarını ö-demesi mümkün olmazsa evini satarak borçlarını ödemesini vasiyet
eder. Yine ondan bir meblağın hayır işlerde harcanmasını, arsasının parasının
dayısına verilmesini, annesini de hacca göndermesini ve kendisi tarafından
birkaç yıl oruç ve namaz kaza edilmesini vasiyet eder. Daha sonra kardeşi onun
eşiyle evlenir, o evin bir kısmını şehit eşinin satın aldığını bilerek onun
evine yerleşir ve evin tamir ve onarımı için bir miktar para öder ve yine
şehidin oğlundan bir Cumhuriyet altını alarak evin tamirinde harcar. Bu durumda
şehit kardeşinin, şehidin evinde ve şehit oğlunun mallarında tasarrufta
bulunmasının hükmü nedir? Şehit çocuğunu büyüttüğü ve nafakasını üstlendiği göz
önünde bulundurulursa, onun şehit çocuğuna ihtisas edilen aylık maaştan
yararlanmasının hükmü nedir?
Cevap: Bu aziz
şehidin mallarının tümü hesaplanıp malî borçları ödendikten sonra geri kalan
malının üçte birini namaz ve orucunu kaza etmek, annesine hac ziyareti
masrafını vermek gibi vasiyetlerini yerine getirmede harcamak farzdır. Daha
sonra mirasının üçte ikisi ve üçte birinden arta kalanı şehidin mirasçıları
olan babası, annesi, oğlu ve karısı arasında Kitap ve Sünnet'e uygun olarak bölüştürülür.
Evde ve şehide ait olan eşyalarda yapılan bütün tasarruflar, mirasçıların ve
küçük çocuğunun şer'î velisinin izniyle yapılmalıdır ve şehit kardeşi, şehidin
küçük çocuğunun şer'î velisinin izni olmaksızın yaptığı ev onarımı masraflarını
küçük çocuğun malından alamaz. Aynı şekilde küçük çocuğun altınını ve aylık
maaşlarını şer'î velilerinin izni olmaksızın evin onarımında, kendi geçimi için
ve hatta küçük çocuğun nafakasında harcayamaz; aksi takdirde o malları
karşılamakla yükümlü olur ve onları çocuğa iade etmesi gerekir. Nitekim evin
satın alımı da mirasçıların ve şehidin küçük çocuğunun şer'î velisinin izniyle
olmalıdır.
Soru 778: Bir kimse
vasiyetinde, tüm mal varlığının üç hektar meyve bahçesinden ibaret olduğunu ve
ölümünden sonra iki hektarını evlâtlarından bir grubuna ve bir hektarının ise
vasiyet ettiği yerlerde kendisi için harcanmasına dair karşılıklı sulh
edildiğini kaydeder. Fakat bu adam öldükten sonra bahçenin tamamının yüz
ölçümünün iki hektardan daha az olduğu ortaya çıkar. Buna göre: 1) Acaba onun
vasiyet belgesinde kaydettikleri, belirttiği şekilde malları konusunda sulh mu
sayılır, yoksa vefatından sonra malları hakkında vasiyet mi sayılır? 2)
Bahçenin yüz ölçümünün iki hektardan az olduğu anlaşıldıktan sonra, acaba onun
tamamı evlâtlarının olup kendisine ayırdığı bir hektarın mevzuu kalkar mı,
yoksa başka bir şekilde mi davranılması gerekir?
Cevap: Sulh eden
kişi hayattayken, lehine sulh yapılan kişinin onu kabul etmesiyle sulhun şer'an
sahih bir şekilde gerçekleştiği kesin olarak anlaşılmadıkça, onun
kaydettiklerinin vasiyet olduğuna hükmedilir. Do-layısıyla meyve bahçesi
hakkındaki vasiyeti evlâtları ve kendisi için bıraktığı malın üçte biri
oranında geçerlidir; üçte birden fazlasında ise, mirasçıların iznine bağlıdır;
eğer izin vermezlerse, üçte birden fazlası onların mirası olur.
Soru 779: Bir kimse
ölümünden sonra, kızlarının her birine mirastan paylarına düşen mal yerine
belli bir miktar nakit para vermesi kaydıyla bütün mallarını oğlunun adına
geçirir. Ancak babası öldüğü sırada kızlardan biri hazır olmadığı için o zaman
hakkını alamaz ve bir süre sonra şehre döndüğünde erkek kardeşinden hakkını
talep eder. Fakat kardeşi o zaman ona bir şey vermez; ama aradan birkaç yıl
geçtikten ve vasiyet edilen paranın alım gücü oldukça düştükten sonra şimdi
mezkur meblağı ona verebileceğini bildirir; fakat kız kardeşi mezkur meblağın o
zamanki alım gücünü talep eder, kardeşi ise talep edilen parayı ödemeyerek onu
faiz istemekle suçlar; bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Mirasın erkek çocuğa teslim
edilişi ve kızlara belli bir meblağın ödenmesi doğrultusunda yapılan vasiyet
şer'an sahih bir şekilde gerçekleşmişse, bu durumda kızlardan her biri sadece
vasiyet edilen meblağa hak kazanır; fakat vasiyet edilen meblağın ödendiği
sıradaki satın alım gücü babalarının öldüğü zamana oranla düşmüşse, ihtiyat
gereği fark miktarında tarafların sulh etmesi (uzlaşması) gerekir ve bu da faiz
hükmünde değildir.
Soru 780: Annemle
babam hayattayken, çocuklarının hepsinin huzurunda bir tarlayı, ölümlerinden
sonra ken-dilerinin kefen, defin, namaz ve oruç gibi masraflarında harcamam
için miraslarının üçte biri olarak ayırarak ailenin tek oğlu olan bana vasiyet
ettiler. Ebeveynimin ölümünden sonra nakit paraları olmadığı için mezkur
masrafların tümünü kendi malımdan karşıladım; acaba şimdi yaptığım bütün bu
masrafları bıraktıkları malın mezkur üçte birinden alabilir miyim?
Cevap: Eğer meyyite harcadığınız
miktarı, vasiyet adına ve mirasın üçte birinden almak kastıyla ödemişseniz,
onları meyyitin mallarının üçte birinden almanız caizdir; aksi durumda caiz
değildir.
Soru 781: Bir kimse,
ölümünden sonra evlenmediği takdirde içinde oturduğu evin üçte birinin karısına
verilmesini vasiyet eder. Ölümünden sonra karısının id-deti bittikten sonra
evlenmediği ve gelecekte de evleneceğine dair hiçbir belirti olmadığı dikkate
alındığında, bu adamın vasiyetini uygulama konusunda vasinin ve diğer
mirasçıların yükümlülüğü nedir?
Cevap: Şimdilik vasiyet edilen mülkü
adamın dul karısına vermeleri farzdır, fakat evin verilişi onun evlenmemesi
koşuluna bağlıdır; dolayısıyla eğer daha sonra evlenirse, bu durumda mirasçılar
feshetme ve mülkü geri alma hakkına sahiptirler.
Soru 782: Babamın
babasından miras olarak aldığı, amcamız ve ninemizle ortak olduğumuz ve onların
da dedemizden miras aldıkları malı bölüştürmek istediğimizde, onlar dedemizin,
ninemize ve amcamıza bıraktığı maldan alacakları paya ilâveten her birine belli
bir meblağ nakit paranın verilmesini de vasiyet ettiğine dair otuz yıl önceki
vasiyeti gösterdiler; fakat amcam ve ninem bu meblağı şimdiki değerine
dönüştürerek vasiyet edilen miktarın kaç misli fazlasını ortak maldan
kendilerine ayırdılar; acaba onların bu işi şer'an caiz midir?
Cevap: İhtiyat gereği malın satın
alım gücünün farkıyla ilgili olarak aranızda uzlaşmalısınız ve eğer bu ko-nuda
bir kanun varsa, ona uyulmalıdır.
Soru 783: Aziz
şehitlerden biri, kendi evi için satın almış olduğu bir halıyı İmam Hüseyin'in
(a.s) Kerbelâ'-daki türbesine hediye edilmesini vasiyet etmiştir. Şimdi bu
vasiyeti yerine getirme imkânına sahip oluncaya kadar halıyı evde saklarsak,
zayi olmasından endişeleniyoruz; acaba bu durumda bir zarar gelmemesi için onu
mahallenin camisinde veya hüseyniyesinde kullanmamız caiz midir?
Cevap: Vasiyeti yerine getirme imkânı
buluncaya kadar halıyı muhafaza edebilmek, onu geçici olarak ca-mide veya
hüseyniyede kullanmaya bağlıysa, bunun sakıncası yoktur.
Soru 784: Bir kimse
bazı emlâkinin gelirlerinden bir miktarının cami, hüseyniye, dinî merasimler ve
hayır işlere harcanmasını vasiyet etmiştir; fakat mezkur mülk ve onun diğer
emlâki gasp edilmiştir ve onları gasp eden kişinin elinden geri alabilmek için
bir miktar para harcamaya gerek vardır; acaba bu masrafı vasiyet edilen
mallardan almak caiz midir? Ve acaba sırf mülkü gasp edilmiş olmaktan kurtarma
imkânına sahip olmak, vasiyetin sıhhati için yeterli midir?
Cevap: Emlâki gaspeden kişinin
elinden kurtarmak için yapılan masraf miktarında vasiyet edilen malın
gelirlerinden almanın sakıncası yoktur. Mülk konusundaki vasiyetin sıhhatinde,
para harcamakla da olsa, ga-sıbın elinden kurtarmaya çalışmaya müteakip vasiyet
konusunda harcanabilme kabiliyetine sahip olması yeterlidir.
Soru 785: Birisi bütün
menkul ve gayrimenkul mallarını oğluna vasiyet ederek altı kızını mirastan
mahrum etmiştir, acaba bu vasiyet geçerli midir? Eğer geçerli değilse, bu
mallar altı kızla, bir oğul arasında nasıl bölüştürülmelidir?
Cevap: Böyle bir vasiyetin genel olarak bir sakıncası yoktur;
fakat bu vasiyet sadece bıraktığı malın tümünün üçte birinde geçerlidir ve üçte
birinden fazlasında ise, mirasçıların hepsinin iznine bağlıdır. Dolayısıyla
eğer kızlar izin vermezlerse, her biri bırakılan malın üçte ikisinden kendi
payına düşeni miras olarak alır. Buna göre babanın mirası yirmi dörde bölünür.
Oğul bundan vasiyet edilen malın üçte biri olarak 8/24 ve geriye kalan üçte
ikiden de payına düşen 4/24'ü alır. Kızların her birinin payı ise, 2/24 olur.
Başka bir tabirle: Mirasın tümünün yarısı oğlun olur, diğer yarısı ise altı kız
arasında bölüştürülür.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder