Soru 664: Bir fabrika sahibi ham madde satın almak için benden
borç olarak bir miktar para aldı. Bir süre sonra bu parayı bir miktar
fazlasıyla bana geri ödedi. O bu fazlalığı kendi gönül rızasıyla, aramızda
herhangi bir anlaşma olmaksızın ve herhangi bir beklentim olmadan bana verdi;
acaba bu fazla parayı almam caiz midir?
Cevap: Sorudaki
varsayıma göre borç akdinde fazla para vermek şart koşulmadığı ve borç alan
miktarı kendi rızasıyla borçluya verdiği için onu almanın ve kullanmanın
sakıncası yoktur.
Soru 665: Eğer borçlu
borcunu vermekten kaçınır, alacaklı onun vermiş olduğu çekin meblağını almak
için onu mahkemeye şikâyet eder ve mahkeme de onu borcunu vermeye mahkûm etmenin
yanı sıra karar icra vergisi olarak bir meblağı da devlete ödemeye mecbur
kılarsa; acaba alacaklı şer'an bundan sorumlu mudur?
Cevap: Eğer borçlu borcunu ödemekte
kusur işler ve bundan dolayı devlete karar icrası vergisi ödemek zorunda
kalırsa, bundan alacaklı sorumlu olmaz.
Soru 666: Kardeşimin
bana borcu vardı. Ev satın aldığımda kardeşim bana bir halı verdi. Bunu bana
hediye ettiğini sanıyordum. Fakat daha sonra alacağımı istediğimde, borcu
karşılığında bana halıyı verdiğini iddia etti. Acaba kardeşimin vermiş olduğu
halıyı bana bildirmediği hâlde borcuna sayması sahih midir? Ve eğer ben halının
onun borcunun yerine olmasına razı olmazsam, acaba onu kardeşime iade etmem
gerekir mi? Ve borç verdiğim günde paranın alım gücünün günümüzdekinden fazla olduğu
dikkate alındığında, kardeşimden borç miktarından fazla bir meblağ da
isteyebilir miyim?
Cevap: Alınan borcun cinsinden
olmayan halı ve diğer şeyler alacaklı kabul etmezse, borç yerine verile-mez. Ve
eğer siz halının alacağınız yerine verilmesine razı değilseniz onu kardeşinize
iade etmelisiniz; çünkü o halı hâlâ onun mülkiyetindedir ve ihtiyat gereği alım
gücü farkında musalâha etmelisiniz (anlaşmalısınız).
Cevap: Başkasının malını vermekle
borç ödenmez ve bununla borçlunun sorumluluğu kalkmaz.
Soru 668: Bir kadın
satın almak istediği evin değerinin üçte biri kadar bir miktarı birinden borç
alır ve alacaklıyla maddî durumu iyileştiğinde onu kendisine ödeyeceğini
söyleyerek anlaşır ve ayrıca kadının oğlu borcuna güvence olması için
alacaklıya borç miktarında bir çek verir. Tarafların ölümünden dört yıl
geçtikten sonra şimdi mirasçıları bu meseleyi halletmek istiyorlar; acaba
kadının mirasçıları alacaklının mirasçılarına borç parayla satın alınan evin
üçte birini mi vermeleri gerekiyor, yoksa sadece çek tutarını vermeleri yeterli
midir?
Cevap: Alacaklının
mirasçıları evden hiçbir şey isteyemezler; onlar ancak evi satın almak için
kendilerine miras bırakan kişiden borç alan kadından, geriye borcunu
ödeyebilecek miktarda bir mal bırakmışsa, aldığı borcu isteyebilirler; paranın
değerinin değişmesi hususunda ise, ihtiyat gereği birbirleriyle musalâha
et-melidirler.
Soru 669: Bir kişiden bir miktar borç aldık. Bir süre sonra bu
adam ortadan kayboldu ve ondan bir haber alamadık; bu durumda bu adamın
alacağıyla ilgili olarak ne yapmamız gerekiyor?
Cevap: Alacağını ona veya
mirasçılarına vermek için beklemeniz ve onu bulmanız gerekir; onu bulmaktan
ümidinizi kestiğinizde, bu konuda şer'î hâkime müracaat edebilir ya da onun
adına sadaka verebilirsiniz.
Soru 670: Borç veren
borcunu ispatlayıp almak için harcadığı mahkeme masraflarını borçludan
isteyebilir mi?
Cevap: Borçlu
şer'an alacaklının harcadığı mahkeme masraflarından sorumlu değildir.
Soru 671: Borçlu
borcunu ödemez ve borcunu ödemede kusur işlerse, acaba alacaklının onun
malından takas etmesi caiz midir; örneğin hakkını gizlice veya başka bir yolla
alabilir mi?
Cevap: Eğer borçlu borcunu inkâr eder
veya bir mazereti olmaksızın borcunu ödemezse, alacaklı hakkını onun malından
takas edebilir. Ancak bu hususta yürürlükte olan bir kanun varsa ona
uyulmalıdır.
Soru 672: Ölen
kimsenin borcu, mirasçılarına mirasından ödemeleri farz olan kul hakkından
mıdır?
Cevap: Borç, ister özel ve ister
tüzel kişilere olsun kul haklarındandır ve borçlunun mirasçılarına, onun
borcunu bıraktığı maldan alacaklıya veya mirasçısına ödemeleri farzdır ve
borçlunun mirasçıları onun borcunu ödemedikçe bıraktığı malı kullanamazlar.
Soru 673: Üzerinde
başka birine ait bir bina bulunan arsanın sahibi iki kişiye borçludur; acaba
alacaklıların borçlarını almak için arsayla birlikte binaya da haciz
koydurmaları caiz midir, yoksa onların bu hakları sadece arsayla mı sınırlıdır?
Cevap: Borç sahipleri borçlunun mülkü
olmayan bir şeye haciz koydurma talebinde bulunamazlar.
Soru 674: Borçlunun
kendisinin ve ailesinin oturmak için ihtiyaç duydukları ev, borç tahsili için
konulan haciz mallarından müstesna mıdır?
Cevap: Borçlunun evi, ev eşyası,
arabası ve telefonu gibi toplumsal konumuna uygun yaşam ihtiyaçlarından sayılan
şeyler, borcunu ödemek için satmaya mecbur edildiği mallarından müstesnadır.
Soru 675: Borçlarından
dolayı iflâs eden bir tüccar sahip olduğu tek şey olan binasını satışa
çıkarmıştır; fakat söz konusu binanın parası ancak borcunun yarısını karşılıyor
ve geri kalan borcunu ödeyemiyor; bu durumda acaba alacaklılar onu bu binayı
satmaya zorlayabilirler mi, yoksa tedricen borçlarını ödeyebilmesi için ona
zaman mı tanımaları gerekir?
Cevap: Eğer söz konusu bina onun ve
ailesinin oturması için değilse, bu durumda tamamını ödemese bile borcunu
ödemede kullanması için o binayı satmaya zorlamanın sakıncası yoktur ve bunun
için borç sahiplerinin ona mühlet tanımaları farz değildir; sadece geri kalan
borcunu ödemesi için beklemelidirler.
Soru 676: Resmî
kuruluşlardan birinin başka bir devlet kuruluşundan almış olduğu borç parayı
ödemesi farz mıdır?
Cevap: Bu borç da, ödenmesi farz olan diğer borçlar hükmündedir.
Soru 677: Bir kimse,
borçlu borcunun ödenmesini istemediği hâlde onun borcunu öderse, acaba
borçlunun bunun karşılığını o kişiye ödemesi farz mıdır?
Cevap: Borçlu bir talepte bulunmadığı
hâlde onun borcunu ödeyen kişi, ödediği şeyin karşılığını isteyemez ve borçluya
da onun verdiği şeyin karşılığını ödemesi farz değildir.
Soru 678: Eğer borçlu
borcunu zamanında ödemeyip geciktirirse, alacaklının ondan borç miktarından
fazla bir meblağ ödemesini istemesi caiz midir?
Cevap: Alacaklı şer'an borç miktarından fazla bir şey
isteyemez.
Soru 679: Babam birine
formalite icabı yapılan bir muamelede bir miktar para vermişti; fakat gerçekte
o para borçtu ve borçlu paranın kârı olarak her ay bir meblağ para ödüyordu. Ve
alacaklının (babamın) ölümünden sonra da borçlu kendisi ölünceye kadar bu kârı
vermeye devam etti; acaba bu kâr faiz sayılır mı ve alacaklının mirasçılarına
bu parayı borçlunun mirasçılarına geri vermeleri farz mıdır?
Cevap: O para gerçekte o adama borç
olarak verilmişse, bu durumda o paranın kârı olarak verilen bütün mallar
faizdir ve şer'an haramdır. Alınan faizlerin kendisini veya karşılığını
alacaklının mirasından borçluya veya borçlunun mirasçılarına iade etmek
farzdır.
Soru 680: Kişilerin,
mallarını başkalarının yanında emanet olarak bırakıp ondan her ay kâr payı
almaları caiz midir?
Cevap: İşletmek için malları
başkalarına vermek eğer şer'an sahih sözleşmelerden biriyle olursa, bunun ve
malları işletmekle elde edilen gelirin sakıncası yoktur; fakat mallar borç
olarak verilmiş ise, her ne kadar borç sözleşmesi sahih olsa da kâr şartı
koşmak şer'an batıldır ve alınan kârlar haramdır.
Soru 681: İktisadî bir
iş için bir miktar borç alan kimse eğer bu işten kâr sağlarsa, acaba bu kârdan
bir miktarını alacaklıya vermesi caiz midir? Ve acaba alacaklının bunu istemesi
caiz midir?
Cevap: Alacaklının,
borçlunun borç parayla yaptığı ticaretten elde ettiği kârda hiçbir hakkı yoktur
ve elde edilen bu kârdan hiçbir şey isteyemez. Fakat borçlu asıl paraya
ilâveten fazla bir şey vermeye dair aralarında bir anlaşma olmaksızın
alacaklıya alacağından fazla bir meblağ vermek isterse, sakıncası yoktur ve
hatta müstehaptır.
Soru 682: Birisi
veresiye olarak üç aylığına bir eşya satın alır ve üç ay dolduktan sonra
satıcıdan asıl paradan fazla bir meblağ vermesi karşılığında süreyi üç ay daha
uzatmasını ister, acaba onların böyle bir şey yapması caiz midir?
Cevap: Bu fazlalık faiz ve haramdır.
Soru 683: Bir kimse
başka bir kişiden faizli borç alır ve üçüncü bir kişi borç sözleşmesi ve
şartlarını düzenler. Muhasebeci olan dördüncü kişi ise, sözleşme belgelerini
hesap defterine kaydeder; acaba bu muhasebeci faizli borcun günahında onlarla
ortak mıdır ve onun bu işi ve bunun karşılığında ücret alması da haram mıdır?
Bu arada muhasebecinin hesaplarını inceleyen beşinci bir kişi daha var; beşinci
kişi ne bir şey yazar ve ne de bir şeyi bir yere işler, sadece faizli
muamelenin hesaplarında fazlalık veya noksanlık olup olmadığını kontrol ederek
bunu muhasebeciye bildirir, acaba onun işi de haram mıdır?
Cevap: Faizli borç sözleşmesinde veya
faizli borcun gerçekleşmesinde ve tamamlanmasında veya borçludan faizi tahsil
etmede ilişkisi olan her iş şer'an haramdır ve o işi yapan kişi, yaptığı işe
karşılık olarak ücret alma hakkına sahip olmaz.
Soru 684: Çoğu
Müslümanlar sermayeye sahip olmadıklarından sermayeyi kâfirlerden almak zorunda
kalıyorlar ve bu da faiz vermeyi gerektiriyor; kâfirlerden veya İslâmî olmayan
bir devletin bankasından faizli borcu almanın hükmü nedir?
Cevap: Faizli borç almak
gayrimüslimlerden bile olsa mutlak olarak
haramdır; fakat buna rağmen borç alınırsa borcun kendisi sahihtir.
Soru 685: Bir kimse
alacaklının, yolculuk masraflarını, bu cümleden olarak hac yolculuğu
masraflarını üstlenmek şartıyla ondan bir süre için bir miktar borç para
alırsa, acaba bunların yaptığı bu iş caiz midir?
Cevap: Borç sözleşmesinde alacaklının
yolculuk masraflarını vb. ödemek şartı koşulması, borçtan kâr alınması olduğu
için şer'an haram ve batıldır; ancak borcun kendisi sahihtir.
Soru 686: Karz-ı hasen
kurumları [faizsiz çalışan, verdiği kredi karşılığında hiçbir kâr ve faiz
almayan finans kurumları] borç verirken borçlu iki veya daha fazla taksitini
zamanında ödemeyip geciktirdiğinde kurumun bütün borcu birden alacağını şart
koşuyorlar; acaba bu şartla borç vermek caiz midir?
Cevap: Bunun sakıncası yoktur.
Soru 687: Bir
kooperatif şirketinin üyeleri kooperatife sermaye olarak bir miktar para
verirler ve şirket de kendi üyelerine karşılığında hiçbir kâr ve ücret almadan
sırf yardım amacıyla borç para verir; gaye sadece yardım etmektir. Acaba
üyelerin sıla-ı rahim ve yardım amacıyla yaptığı bu işin hükmü nedir?
Cevap: Soruda açıklandığı şekilde de
olsa, müminlere borç temin etmeye katkıda bulunma ve bu amaçal yardımlaşmanın
caiz ve iyi olduğunda şüphe yoktur; fakat şirkete borç olarak verilen para,
parayı veren kişiye gelecekte kredi verme şartına bağlı olursa, borcun kendisi
sahih olsa bile bu amel şer'an caiz değildir.
Soru 688: Bazı karz-ı
hasen kurumları halkın kendilerine emanet bıraktığı mallarla emlâk ve başka
şeyler satın alıyorlar; bu muamelelerin hükmü nedir? Bazı mal sahiplerinin bu
işe razı olmadıkları göz önünde bulundurulursa, acaba kurum sorumlusunun meselâ
alım ve satım şeklinde bu mallar üzerinde tasarruf hakkı var mıdır ve acaba bu
iş şer'an caiz midir?
Cevap: Eğer insanların mallarını emanet olarak karz-ı
hasen kurumlarına bırakmaları bu kurumların istedikleri kişiye borç vermeleri
içinse, bu durumda bu malları gayrimenkul vb. satın almada kullanmak fuzulî
olup geçerliliği mal sahiplerinin iznine bağlıdır. Fakat mevduatlar bu
kurumlara borç olarak verilmişse, bu durumda o kurumların sorumlularının
kendilerine verilen yetki çerçevesinde o malları emlâk vs. satın almada
kullanmalarının sakıncası yoktur.
Soru 689: Bazı
kimseler başkalarından aldıkları belli meblağlar karşılığında hiçbir şer'î
sözleşme kapsamında olmaksızın sadece tarafların anlaşmasına dayanarak her ay
mal sahiplerine kâr olarak bir miktar para veriyorlar; bunun hükmü nedir?
Cevap: Bu gibi muameleler faizli borç
sayılır ve koşulan kâr şartı batıldır; fazlalık da faiz olup şer'an haramdır ve
bunu almak caiz değildir.
Soru 690: Karz-ı hasen
kurumundan borç alan kişi, borcunu öderken şart koşulmamasına rağmen kendi
rızasıyla borç miktarından fazla bir meblağ verirse, acaba bu fazla meblağın
ondan alınması ve bayındırlık işlerinde harcanması caiz midir?
Cevap: Eğer
borçlu, borcu verirken müstehap bir amel olarak kendi rızasıyla fazla bir para
verirse, ondan bu parayı almanın sakıncası yoktur. Kurum sorumlusunun bu infakı
bayındırlık işleri ve diğer şeylerde kullanabilmesi ise, onun böyle bir
yetkisinin olup olmadığına bağlıdır.
Soru 691: Bir karz-ı
hasen kurumunun yönetim kurulu, bir kişiden borç aldığı parayla bir bina satın
aldı ve bir ay sonra halkın kurumda biriken parasıyla onların rızasını almadan
o adamın borcunu ödedi, acaba bu muamele şer'an sahih midir ve binanın
mülkiyeti kime aittir?
Cevap: Kuruma borç verilen malla
kurum için satın alınan bina eğer yönetim kurulunun yetkisi dahilinde satın
alınmışsa, bunun sakıncası yoktur; bu durumda satın alınan bina kurumun ve o
kurumun mal varlığının sahiplerinin mülküdür; aksi takdirde muamele fuzulî olup
geçerliliği para sahiplerinin iznine bağlıdır.
Soru 692: Borç
alındığı zaman bankaya (yaptığı işlemler karşılığında) ücret (harç) vermenin
hükmü nedir?
Cevap: Borç alındığında bankaya ödenen harç eğer borç verilen
malın kârı olarak değil de deftere kaydetmek, senet düzenlemek ve bankanın su,
elektrik vs. giderleri için borç verme işleminin ücreti olarak alınırsa, bunu
vermenin, almanın ve bu koşulla borç almanın sakıncası yoktur.
Soru 693: Kendi
üyelerine borç para veren bir sandık (fon) var; fakat bu sandık üyelere borç
para vermek için üyenin üç veya altı ay boyunca sandıkta belli bir miktar para
bulundurmasını şart koşuyor ve belirtilen süre bittikten sonra üyenin sandığa
bıraktığı paranın iki katı miktarında ona borç veriyor. Daha sonra üye borcunu
ödeyip bitirdikten sonra, onun sandığa bırakmış olduğu parayı kendisine iade
ediyor; bunun hükmü nedir?
Cevap: Para belli bir süre sandıkta
borç olarak kalması şartıyla sandığa verilmiş ve bu doğrultuda belli bir
süreden sonra sandığın kendisine borç vermesi şart koşulmuşsa veya sandığın ona
belli bir miktar borç vermesi için daha önce sandığa belli bir miktar para
yatırmış olması şart koşulmuşsa, bu durumda bu şart faiz hükmünde olup şer'an
haram ve batıldır; ancak borcun kendisi her iki taraf için de sahihtir.
Soru 694: Karz-ı hasen
kurumlarından borç para alındığında birtakım şartlar koşulmaktadır; üye olmak,
kurumda belli bir miktar para bulundurmak ve kurumun bulunduğu mahallede
oturmak vb. bu şartlardan bazılarıdır; acaba bu şartlar faiz hükmünde midirler?
Cevap: Kişiye borç vermek için kuruma
üye olması ve kurumun bulunduğu mahallede oturması gibi borç vermede sınırlayıcı şartların koşulmasının
sakıncası yok-tur. Fakat kurumda hesap açtırmak şartına gelince; bu
mesele borcun sadece bu gibi kişilere ait olduğuyla il-giliyse, bunun sakıncası
yoktur; fakat gelecekte kurumdan borç alabilmesi için daha önce sandıkta belli
bir miktar para bulundurmasıyla ilgiliyse, bu şart borçta hükmen kâr şartından
sayıldığı için batıldır.
Cevap: Kurtuluş yolu, bankayla
ilişkilerde şer'î sözleşmelerin kullanılması ve sözleşmelerin şartlarına
tamamen uyulmasıdır.
Soru 696: Bankanın
kişiye belli bir yerde kullanması için vermiş olduğu borç parayı başka bir
yerde kullanmak caiz midir?
Cevap: Eğer bankanın kişilere verdiği
para gerçekten borç olur ve onu belli bir yerde kullanmasını şart koşarsa, o
şarta aykırı hareket etmek caiz değildir. Aynı şekilde bankadan mudarebe
(emek-sermaye ortaklığı) veya kâr ortaklığı vb. sözleşmenin sermayesi olarak
alınan parayı banka tarafından belirlenen hedef dışında kullanmak caiz
değildir.
Soru 697: Savaş
gazilerinden biri, savaşta yaralanıp sakat kalmış ve bedenindeki sakatlık
oranında gazilere tahsis edilen çeşitli sosyal kolaylık ve kredilerden
yararlanmak için Gaziler Kurumu tarafından verilen sakatlık tasdik belgesiyle
kredi almak için bankaya müracaat etmiştir. Bu arada savaşta vücudunda oluşan
sakatlığın belgede yazılandan daha az olduğuna kanaat getirmiştir. Bu konuyla
ilgili olarak doktor ve uzmanların teşhisinin hatalı olduğunu zanneder. Bu
adamın kendine sağlanan o özel imkânlardan yararlanması için bu tasdik
belgesinden yararlanması caiz olur mu?
Cevap: Eğer gazilik oranı, bunu
belirlemek için tıbbî incelemeler yapan doktor ve uzmanların bağımsız görüş ve
teşhislerine dayanıyorsa ve bankada gazilere kolaylık tanımada kanunen ölçü de
buysa, bu durumda kendi görüşüne göre özür oranı daha az olsa da doktorların tasdik
ettiği özürlük oranının avantajlarından yararlanmasının sakıncası yoktur.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder