3 Kasım 2013 Pazar

BORÇ

Soru 664: Bir fabrika sahibi ham madde satın almak için benden borç olarak bir miktar para aldı. Bir süre sonra bu parayı bir miktar fazlasıyla bana geri ödedi. O bu fazlalığı kendi gönül rızasıyla, aramızda herhangi bir anlaşma olmaksızın ve herhangi bir beklentim olmadan bana verdi; acaba bu fazla parayı almam caiz midir?

Cevap: Sorudaki varsayıma göre borç akdinde fazla para vermek şart koşulmadığı ve borç alan miktarı kendi rızasıyla borçluya verdiği için onu almanın ve kullanmanın sakıncası yoktur.

Soru 665: Eğer borçlu borcunu vermekten kaçınır, alacaklı onun vermiş olduğu çekin meblağını almak için onu mahkemeye şikâyet eder ve mahkeme de onu borcunu vermeye mahkûm etmenin yanı sıra karar icra vergisi olarak bir meblağı da devlete ödemeye mecbur kılarsa; acaba alacaklı şer'an bundan sorumlu mudur?

Cevap: Eğer borçlu borcunu ödemekte kusur işler ve bundan dolayı devlete karar icrası vergisi ödemek zorunda kalırsa, bundan alacaklı sorumlu olmaz.

Soru 666: Kardeşimin bana borcu vardı. Ev satın aldığımda kardeşim bana bir halı verdi. Bunu bana hediye ettiğini sanıyordum. Fakat daha sonra alacağımı istediğimde, borcu karşılığında bana halıyı verdiğini iddia etti. Acaba kardeşimin vermiş olduğu halıyı bana bildirmediği hâlde borcuna sayması sahih midir? Ve eğer ben halının onun borcunun yerine olmasına razı olmazsam, acaba onu kardeşime iade etmem gerekir mi? Ve borç verdiğim günde paranın alım gücünün günümüzdekinden fazla olduğu dikkate alındığında, kardeşimden borç miktarından fazla bir meblağ da isteyebilir miyim?

Cevap: Alınan borcun cinsinden olmayan halı ve diğer şeyler alacaklı kabul etmezse, borç yerine verile-mez. Ve eğer siz halının alacağınız yerine verilmesine razı değilseniz onu kardeşinize iade etmelisiniz; çünkü o halı hâlâ onun mülkiyetindedir ve ihtiyat gereği alım gücü farkında musalâha etmelisiniz (anlaşmalısınız).


Cevap: Başkasının malını vermekle borç ödenmez ve bununla borçlunun sorumluluğu kalkmaz.

Soru 668: Bir kadın satın almak istediği evin değerinin üçte biri kadar bir miktarı birinden borç alır ve alacaklıyla maddî durumu iyileştiğinde onu kendisine ödeyeceğini söyleyerek anlaşır ve ayrıca kadının oğlu borcuna güvence olması için alacaklıya borç miktarında bir çek verir. Tarafların ölümünden dört yıl geçtikten sonra şimdi mirasçıları bu meseleyi halletmek istiyorlar; acaba kadının mirasçıları alacaklının mirasçılarına borç parayla satın alınan evin üçte birini mi vermeleri gerekiyor, yoksa sadece çek tutarını vermeleri yeterli midir?

Cevap: Alacaklının mirasçıları evden hiçbir şey isteyemezler; onlar ancak evi satın almak için kendilerine miras bırakan kişiden borç alan kadından, geriye borcunu ödeyebilecek miktarda bir mal bırakmışsa, aldığı borcu isteyebilirler; paranın değerinin değişmesi hususunda ise, ihtiyat gereği birbirleriyle musalâha et-melidirler.

Soru 669: Bir kişiden bir miktar borç aldık. Bir süre sonra bu adam ortadan kayboldu ve ondan bir haber alamadık; bu durumda bu adamın alacağıyla ilgili olarak ne yapmamız gerekiyor?

Cevap: Alacağını ona veya mirasçılarına vermek için beklemeniz ve onu bulmanız gerekir; onu bulmaktan ümidinizi kestiğinizde, bu konuda şer'î hâkime müracaat edebilir ya da onun adına sadaka verebilirsiniz.

Soru 670: Borç veren borcunu ispatlayıp almak için harcadığı mahkeme masraflarını borçludan isteyebilir mi?

Cevap: Borçlu şer'an alacaklının harcadığı mahkeme masraflarından sorumlu değildir.
Soru 671: Borçlu borcunu ödemez ve borcunu ödemede kusur işlerse, acaba alacaklının onun malından takas etmesi caiz midir; örneğin hakkını gizlice veya başka bir yolla alabilir mi?

Cevap: Eğer borçlu borcunu inkâr eder veya bir mazereti olmaksızın borcunu ödemezse, alacaklı hakkını onun malından takas edebilir. Ancak bu hususta yürürlükte olan bir kanun varsa ona uyulmalıdır.

Soru 672: Ölen kimsenin borcu, mirasçılarına mirasından ödemeleri farz olan kul hakkından mıdır?

Cevap: Borç, ister özel ve ister tüzel kişilere olsun kul haklarındandır ve borçlunun mirasçılarına, onun borcunu bıraktığı maldan alacaklıya veya mirasçısına ödemeleri farzdır ve borçlunun mirasçıları onun borcunu ödemedikçe bıraktığı malı kullanamazlar.

Soru 673: Üzerinde başka birine ait bir bina bulunan arsanın sahibi iki kişiye borçludur; acaba alacaklıların borçlarını almak için arsayla birlikte binaya da haciz koydurmaları caiz midir, yoksa onların bu hakları sadece arsayla mı sınırlıdır?

Cevap: Borç sahipleri borçlunun mülkü olmayan bir şeye haciz koydurma talebinde bulunamazlar.

Soru 674: Borçlunun kendisinin ve ailesinin oturmak için ihtiyaç duydukları ev, borç tahsili için konulan haciz mallarından müstesna mıdır?

Cevap: Borçlunun evi, ev eşyası, arabası ve telefonu gibi toplumsal konumuna uygun yaşam ihtiyaçlarından sayılan şeyler, borcunu ödemek için satmaya mecbur edildiği mallarından müstesnadır.

Soru 675: Borçlarından dolayı iflâs eden bir tüccar sahip olduğu tek şey olan binasını satışa çıkarmıştır; fakat söz konusu binanın parası ancak borcunun yarısını karşılıyor ve geri kalan borcunu ödeyemiyor; bu durumda acaba alacaklılar onu bu binayı satmaya zorlayabilirler mi, yoksa tedricen borçlarını ödeyebilmesi için ona zaman mı tanımaları gerekir?

Cevap: Eğer söz konusu bina onun ve ailesinin oturması için değilse, bu durumda tamamını ödemese bile borcunu ödemede kullanması için o binayı satmaya zorlamanın sakıncası yoktur ve bunun için borç sahiplerinin ona mühlet tanımaları farz değildir; sadece geri kalan borcunu ödemesi için beklemelidirler.

Soru 676: Resmî kuruluşlardan birinin başka bir devlet kuruluşundan almış olduğu borç parayı ödemesi farz mıdır?

Cevap: Bu borç da, ödenmesi farz olan diğer borçlar hükmündedir.

Soru 677: Bir kimse, borçlu borcunun ödenmesini istemediği hâlde onun borcunu öderse, acaba borçlunun bunun karşılığını o kişiye ödemesi farz mıdır?

Cevap: Borçlu bir talepte bulunmadığı hâlde onun borcunu ödeyen kişi, ödediği şeyin karşılığını isteyemez ve borçluya da onun verdiği şeyin karşılığını ödemesi farz değildir.

Soru 678: Eğer borçlu borcunu zamanında ödemeyip geciktirirse, alacaklının ondan borç miktarından fazla bir meblağ ödemesini istemesi caiz midir?

Cevap: Alacaklı şer'an borç miktarından fazla bir şey isteyemez.

Soru 679: Babam birine formalite icabı yapılan bir muamelede bir miktar para vermişti; fakat gerçekte o para borçtu ve borçlu paranın kârı olarak her ay bir meblağ para ödüyordu. Ve alacaklının (babamın) ölümünden sonra da borçlu kendisi ölünceye kadar bu kârı vermeye devam etti; acaba bu kâr faiz sayılır mı ve alacaklının mirasçılarına bu parayı borçlunun mirasçılarına geri vermeleri farz mıdır?

Cevap: O para gerçekte o adama borç olarak verilmişse, bu durumda o paranın kârı olarak verilen bütün mallar faizdir ve şer'an haramdır. Alınan faizlerin kendisini veya karşılığını alacaklının mirasından borçluya veya borçlunun mirasçılarına iade etmek farzdır.

Soru 680: Kişilerin, mallarını başkalarının yanında emanet olarak bırakıp ondan her ay kâr payı almaları caiz midir?

Cevap: İşletmek için malları başkalarına vermek eğer şer'an sahih sözleşmelerden biriyle olursa, bunun ve malları işletmekle elde edilen gelirin sakıncası yoktur; fakat mallar borç olarak verilmiş ise, her ne kadar borç sözleşmesi sahih olsa da kâr şartı koşmak şer'an batıldır ve alınan kârlar haramdır.

Soru 681: İktisadî bir iş için bir miktar borç alan kimse eğer bu işten kâr sağlarsa, acaba bu kârdan bir miktarını alacaklıya vermesi caiz midir? Ve acaba alacaklının bunu istemesi caiz midir?

Cevap: Alacaklının, borçlunun borç parayla yaptığı ticaretten elde ettiği kârda hiçbir hakkı yoktur ve elde edilen bu kârdan hiçbir şey isteyemez. Fakat borçlu asıl paraya ilâveten fazla bir şey vermeye dair aralarında bir anlaşma olmaksızın alacaklıya alacağından fazla bir meblağ vermek isterse, sakıncası yoktur ve hatta müstehaptır.

Soru 682: Birisi veresiye olarak üç aylığına bir eşya satın alır ve üç ay dolduktan sonra satıcıdan asıl paradan fazla bir meblağ vermesi karşılığında süreyi üç ay daha uzatmasını ister, acaba onların böyle bir şey yapması caiz midir?

Cevap: Bu fazlalık faiz ve haramdır.

Soru 683: Bir kimse başka bir kişiden faizli borç alır ve üçüncü bir kişi borç sözleşmesi ve şartlarını düzenler. Muhasebeci olan dördüncü kişi ise, sözleşme belgelerini hesap defterine kaydeder; acaba bu muhasebeci faizli borcun günahında onlarla ortak mıdır ve onun bu işi ve bunun karşılığında ücret alması da haram mıdır? Bu arada muhasebecinin hesaplarını inceleyen beşinci bir kişi daha var; beşinci kişi ne bir şey yazar ve ne de bir şeyi bir yere işler, sadece faizli muamelenin hesaplarında fazlalık veya noksanlık olup olmadığını kontrol ederek bunu muhasebeciye bildirir, acaba onun işi de haram mıdır?

Cevap: Faizli borç sözleşmesinde veya faizli borcun gerçekleşmesinde ve tamamlanmasında veya borçludan faizi tahsil etmede ilişkisi olan her iş şer'an haramdır ve o işi yapan kişi, yaptığı işe karşılık olarak ücret alma hakkına sahip olmaz.

Soru 684: Çoğu Müslümanlar sermayeye sahip olmadıklarından sermayeyi kâfirlerden almak zorunda kalıyorlar ve bu da faiz vermeyi gerektiriyor; kâfirlerden veya İslâmî olmayan bir devletin bankasından faizli borcu almanın hükmü nedir?

Cevap: Faizli borç almak gayrimüslimlerden bile olsa mutlak olarak haramdır; fakat buna rağmen borç alınırsa borcun kendisi sahihtir.

Soru 685: Bir kimse alacaklının, yolculuk masraflarını, bu cümleden olarak hac yolculuğu masraflarını üstlenmek şartıyla ondan bir süre için bir miktar borç para alırsa, acaba bunların yaptığı bu iş caiz midir?

Cevap: Borç sözleşmesinde alacaklının yolculuk masraflarını vb. ödemek şartı koşulması, borçtan kâr alınması olduğu için şer'an haram ve batıldır; ancak borcun kendisi sahihtir.

Soru 686: Karz-ı hasen kurumları [faizsiz çalışan, verdiği kredi karşılığında hiçbir kâr ve faiz almayan finans kurumları] borç verirken borçlu iki veya daha fazla taksitini zamanında ödemeyip geciktirdiğinde kurumun bütün borcu birden alacağını şart koşuyorlar; acaba bu şartla borç vermek caiz midir?

Cevap: Bunun sakıncası yoktur.

Soru 687: Bir kooperatif şirketinin üyeleri kooperatife sermaye olarak bir miktar para verirler ve şirket de kendi üyelerine karşılığında hiçbir kâr ve ücret almadan sırf yardım amacıyla borç para verir; gaye sadece yardım etmektir. Acaba üyelerin sıla-ı rahim ve yardım amacıyla yaptığı bu işin hükmü nedir?

Cevap: Soruda açıklandığı şekilde de olsa, müminlere borç temin etmeye katkıda bulunma ve bu amaçal yardımlaşmanın caiz ve iyi olduğunda şüphe yoktur; fakat şirkete borç olarak verilen para, parayı veren kişiye gelecekte kredi verme şartına bağlı olursa, borcun kendisi sahih olsa bile bu amel şer'an caiz değildir.

Soru 688: Bazı karz-ı hasen kurumları halkın kendilerine emanet bıraktığı mallarla emlâk ve başka şeyler satın alıyorlar; bu muamelelerin hükmü nedir? Bazı mal sahiplerinin bu işe razı olmadıkları göz önünde bulundurulursa, acaba kurum sorumlusunun meselâ alım ve satım şeklinde bu mallar üzerinde tasarruf hakkı var mıdır ve acaba bu iş şer'an caiz midir?

Cevap: Eğer insanların mallarını emanet olarak karz-ı hasen kurumlarına bırakmaları bu kurumların istedikleri kişiye borç vermeleri içinse, bu durumda bu malları gayrimenkul vb. satın almada kullanmak fuzulî olup geçerliliği mal sahiplerinin iznine bağlıdır. Fakat mevduatlar bu kurumlara borç olarak verilmişse, bu durumda o kurumların sorumlularının kendilerine verilen yetki çerçevesinde o malları emlâk vs. satın almada kullanmalarının sakıncası yoktur.

Soru 689: Bazı kimseler başkalarından aldıkları belli meblağlar karşılığında hiçbir şer'î sözleşme kapsamında olmaksızın sadece tarafların anlaşmasına dayanarak her ay mal sahiplerine kâr olarak bir miktar para veriyorlar; bunun hükmü nedir?

Cevap: Bu gibi muameleler faizli borç sayılır ve koşulan kâr şartı batıldır; fazlalık da faiz olup şer'an haramdır ve bunu almak caiz değildir.

Soru 690: Karz-ı hasen kurumundan borç alan kişi, borcunu öderken şart koşulmamasına rağmen kendi rızasıyla borç miktarından fazla bir meblağ verirse, acaba bu fazla meblağın ondan alınması ve bayındırlık işlerinde harcanması caiz midir?

Cevap: Eğer borçlu, borcu verirken müstehap bir amel olarak kendi rızasıyla fazla bir para verirse, ondan bu parayı almanın sakıncası yoktur. Kurum sorumlusunun bu infakı bayındırlık işleri ve diğer şeylerde kullanabilmesi ise, onun böyle bir yetkisinin olup olmadığına bağlıdır.

Soru 691: Bir karz-ı hasen kurumunun yönetim kurulu, bir kişiden borç aldığı parayla bir bina satın aldı ve bir ay sonra halkın kurumda biriken parasıyla onların rızasını almadan o adamın borcunu ödedi, acaba bu muamele şer'an sahih midir ve binanın mülkiyeti kime aittir?

Cevap: Kuruma borç verilen malla kurum için satın alınan bina eğer yönetim kurulunun yetkisi dahilinde satın alınmışsa, bunun sakıncası yoktur; bu durumda satın alınan bina kurumun ve o kurumun mal varlığının sahiplerinin mülküdür; aksi takdirde muamele fuzulî olup geçerliliği para sahiplerinin iznine bağlıdır.

Soru 692: Borç alındığı zaman bankaya (yaptığı işlemler karşılığında) ücret (harç) vermenin hükmü nedir?

Cevap: Borç alındığında bankaya ödenen harç eğer borç verilen malın kârı olarak değil de deftere kaydetmek, senet düzenlemek ve bankanın su, elektrik vs. giderleri için borç verme işleminin ücreti olarak alınırsa, bunu vermenin, almanın ve bu koşulla borç almanın sakıncası yoktur.

Soru 693: Kendi üyelerine borç para veren bir sandık (fon) var; fakat bu sandık üyelere borç para vermek için üyenin üç veya altı ay boyunca sandıkta belli bir miktar para bulundurmasını şart koşuyor ve belirtilen süre bittikten sonra üyenin sandığa bıraktığı paranın iki katı miktarında ona borç veriyor. Daha sonra üye borcunu ödeyip bitirdikten sonra, onun sandığa bırakmış olduğu parayı kendisine iade ediyor; bunun hükmü nedir?

Cevap: Para belli bir süre sandıkta borç olarak kalması şartıyla sandığa verilmiş ve bu doğrultuda belli bir süreden sonra sandığın kendisine borç vermesi şart koşulmuşsa veya sandığın ona belli bir miktar borç vermesi için daha önce sandığa belli bir miktar para yatırmış olması şart koşulmuşsa, bu durumda bu şart faiz hükmünde olup şer'an haram ve batıldır; ancak borcun kendisi her iki taraf için de sahihtir.

Soru 694: Karz-ı hasen kurumlarından borç para alındığında birtakım şartlar koşulmaktadır; üye olmak, kurumda belli bir miktar para bulundurmak ve kurumun bulunduğu mahallede oturmak vb. bu şartlardan bazılarıdır; acaba bu şartlar faiz hükmünde midirler?

Cevap: Kişiye borç vermek için kuruma üye olması ve kurumun bulunduğu mahallede oturması gibi borç vermede sınırlayıcı şartların koşulmasının sakıncası yok-tur. Fakat kurumda hesap açtırmak şartına gelince; bu mesele borcun sadece bu gibi kişilere ait olduğuyla il-giliyse, bunun sakıncası yoktur; fakat gelecekte kurumdan borç alabilmesi için daha önce sandıkta belli bir miktar para bulundurmasıyla ilgiliyse, bu şart borçta hükmen kâr şartından sayıldığı için batıldır.


Cevap: Kurtuluş yolu, bankayla ilişkilerde şer'î sözleşmelerin kullanılması ve sözleşmelerin şartlarına tamamen uyulmasıdır.

Soru 696: Bankanın kişiye belli bir yerde kullanması için vermiş olduğu borç parayı başka bir yerde kullanmak caiz midir?

Cevap: Eğer bankanın kişilere verdiği para gerçekten borç olur ve onu belli bir yerde kullanmasını şart koşarsa, o şarta aykırı hareket etmek caiz değildir. Aynı şekilde bankadan mudarebe (emek-sermaye ortaklığı) veya kâr ortaklığı vb. sözleşmenin sermayesi olarak alınan parayı banka tarafından belirlenen hedef dışında kullanmak caiz değildir.

Soru 697: Savaş gazilerinden biri, savaşta yaralanıp sakat kalmış ve bedenindeki sakatlık oranında gazilere tahsis edilen çeşitli sosyal kolaylık ve kredilerden yararlanmak için Gaziler Kurumu tarafından verilen sakatlık tasdik belgesiyle kredi almak için bankaya müracaat etmiştir. Bu arada savaşta vücudunda oluşan sakatlığın belgede yazılandan daha az olduğuna kanaat getirmiştir. Bu konuyla ilgili olarak doktor ve uzmanların teşhisinin hatalı olduğunu zanneder. Bu adamın kendine sağlanan o özel imkânlardan yararlanması için bu tasdik belgesinden yararlanması caiz olur mu?


Cevap: Eğer gazilik oranı, bunu belirlemek için tıbbî incelemeler yapan doktor ve uzmanların bağımsız görüş ve teşhislerine dayanıyorsa ve bankada gazilere kolaylık tanımada kanunen ölçü de buysa, bu durumda kendi görüşüne göre özür oranı daha az olsa da doktorların tasdik ettiği özürlük oranının avantajlarından yararlanmasının sakıncası yoktur.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder