Soru 940: Bir grup,
vakıf özel yöneticisinden izin almaksızın, merkez camii medresesiyle camiye
bitişik olan hüseyniyenin mutfağı arasındaki kütüphaneyi yıkıp camiye
eklemişlerdir. Acaba onların yaptığı bu iş sahih midir? Ve acaba orada namaz
kılmak caiz midir?
Cevap: Kütüphane yerinin sadece
kütüphane için vakfedildiği ispatlanırsa, bu durumda hiç kimse onu değiştirip
camiye dönüştüremez; orada namaz kılmak da caiz değildir; kütüphaneyi yıkan
kimseye onu eski hâline getirmesi farzdır; fakat özel olarak kütüphane için
vakfedildiği ispatlanmazsa, orada namaz kılmanın sakıncası yoktur.
Soru 941: Bir yerin
geçici bir süre için, örneğin on yıllığına cami olarak vakfedilmesi ve bu
müddet bittikten sonra tekrar vakfeden kişinin veya onun mirasçılarının
mülkiyetine geçmesi caiz midir?
Cevap: Bu iş geçici vakıf olarak
sahih değildir ve bununla cami olma unvanı da gerçekleşmez; fakat o mekânın
belli bir zamana kadar namaz kılanlar için tahsis edilmesinin sakıncası yoktur.
Soru 942: Bölge
halkının cenazelerini defnetmeye yeterli yeri olmayan mezarlığın yanında
vakfedilmiş bir arsa bulunmaktadır. Mezarlık için uygun bir konumda bulunan bu
arsanın mezarlığa dönüştürülmesi caiz midir?
Cevap: Cenazelerin defnedilmesi
dışında bir amaçla vakfedilmiş olan bir yeri bedeli ödenmeksizin mezarlık
yapmak caiz değildir; fakat kazanç sağlamak için vakfedilmişse, bu durumda
şer'î yöneticisi, oraya cenaze defnedilmesini vakfın yararına ve maslahatına
uygun görürse, bu iş için kiraya verebilir.
Soru 943: Bazı vakıf
arsaları yol genişletme, yol açma, umumî parklar ve kamu binaları inşa etme
projeleri içerisinde yer almaları dolayısıyla, bazı resmî kuruluşlarca
vakıfların şer'î yöneticilerinden izin alınmaksızın ve vakfın ücreti ve kirası
ödenmeksizin müsadere edilmiştir. Acaba resmî dairelerin bu teşebbüsü caiz midir?
Yine bu vakıflarda tasarrufta bulunanların onun bedelini veya değerini
ödemeleri gerekir mi? Ve acaba tasarruf edenlerin tasarruf anından itibaren
tasarruflarının emsalinin ücretini mi ödemeleri gerekir? Acaba resmî
kuruluşlarca vakıfların değeri veya karşılığında başka bir şey verilirken şer'î
hâkimden izin almak gerekir mi, yoksa Vakıflar Müdürlüğü'nün veya vakıf
yöneticisinin vakfın bedeli veya değeri konusunda vakfın yarar ve çıkarlarını
gözeterek onlarla anlaşması yeterli midir?
Cevap: Herhangi bir kimsenin,
vakıfların şer'î yöneticisinden izin almadan onda tasarruf etmesi caiz
değildir. Bunun gibi eğer kazanç getirmesi amacıyla yapılan vakıf türünden ise,
ancak vakıf yöneticisinden kiralandıktan sonra onda tasarruf etmek caizdir.
Yine vakfedildiği yönde yararlanılması mümkün olan vakfı satmak veya başka bir
şeye dönüştürmek caiz değildir; bu esnada eğer birisi vakfı zayi ederse, onu
karşılamakla yükümlüdür ve eğer şer'î yöneticisinden kiralamadan vakıfta
tasarruf eder ve ondan yararlanırsa, bu durumda onun emsalinin ücretini
ödemekle yükümlü olur ve vakıf yönünde harcaması için emsalinin ücretini vakfın
şer'î yöneticisine vermesi farzdır. Bu konuda özel kişiler ve kamu kuruluşları
arasında hiçbir fark yoktur. Vakıf yöneticisinin, vakıfların çıkar ve
menfaatini gözeterek hâkime müracaat etmeksizin vakıflarda tasarruf eden veya
onları zayi eden kişilerle ücret veya vakıfların bedeli üzerinde anlaşması
caizdir.
Soru 944: Vakfedilen
bir arsanın sadece hayvanların geçmesi için uygun olan bir yolu vardır. Şimdi
etrafında evler yapılması nedeniyle [insanların da geçmesini sağlayacak
şekilde] yolu genişletmek gerekiyor. Acaba bu yolu, yarısı şahsî emlâkten ve
yarısı da vakfedilen yerden olmak üzere eşit bir şekilde iki taraftan genişletmek caiz midir? Eğer
caiz değilse, acaba yolu genişletmek için vakfın yöneticisinden yerin bu
miktarını kiralamak caiz midir?
Cevap: Gerekli bir zaruret veya
vakıftan yararlanabilmek için vakfın kendisinin yola ihtiyacı olması dışın-da,
vakfı geçit ve yola dönüştürmek caiz değildir; ancak kazanç sağlamaya yönelik
vakıf arsasını vakfın çıkarlarını gözeterek yol genişletmek için kiralamanın
sakıncası yoktur.
Soru 945: Yirmi yıl
önce bir arsa, cenazelerini defnetmeleri için bir bölge ahalisine
vakfedilmiştir. Vakfeden kişi, vakfın yöneticiliğini kendisine ve kendisinden
sonra da vakfiyede adını kaydettiği o şehirdeki âlimlerden birine bırakmış ve
bu âlimin ölümünden sonra da yöneticinin nasıl seçileceğini belirlemiştir.
Acaba vakfın şimdiki yöneticisinin, vakfı veya vakfın bazı şartlarını
değiştirmeye ya da ona başka şartlar eklemeye hakkı var mıdır? Eğer bu
değişiklik, örneğin arsanın araba parkına tahsis edilmesi gibi vakfedildiği
amacı değiştirirse, acaba bu durumda vakfın mevzusu hâlâ geçerli sayılır mı?
Cevap: Vakfın teslim alınmasıyla
şer'an gerçekleşip geçerli olmasından sonra vakfeden kişinin veya yöneticisinin
vakfı değiştirmesi ve başka bir şeye dönüştürmesi ve yine vakfın bazı
şartlarını değiştirmesi ve ona yeni şartlar eklemesi caiz değildir; vakfın
önceki durumundan değiştirilmesiyle de o şey vakıf olmaktan çıkmaz.
Soru 946: Bir kimse
dükkanını camiye bağlı bir karz-ı hasen[43] fonu kurulması için
vakfetmiştir. Bu adamın ölümünden sonra yıllardan beri kapalı olan bu dükkan
şimdi yıkılmaya yüz tutmuştur; acaba bu dükkandan başka amaçlar için
yararlanmak caiz midir?
Cevap: Eğer karz-ı hasen fonu
kurulması için dükkanın vakfı tamamlanmış ve şimdilik o cami için karz-ı hasan
fonu kurmaya gerek duyulmuyorsa, bu durumda başka camilere ait karz-ı hasen
sandıklarının bu mekândan yararlanmalarının sakıncası yoktur.
Soru 947: Bir kimse
bir tarlayı su hissesiyle birlikte belli bir camide muharrem veya safer
aylarının gecelerinin birinde İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Ali'nin (a.s) şehadet
gecesinde mersiye okunması (gelirini bu ağıt merasimlerinde harcamak) için
vakfeder. Daha sonra mirasçılarından birine bu yeri, üzerinde hastane yapılması
için Sağlık Bakanlığı'na vermesini vasiyet eder; bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Bir vakfı, menfaat vakfından
(kazanç sağlamak için yapılan vakıf) intifa vakfına (bir işte yararlanmak için
yapılan vakıf) dönüştürmek caiz değildir; fakat vakfın maslahatına uygun olması
şartıyla gelirini vakıf doğrultusunda harcamak gayesiyle o yer üzerinde
hastahane yapılması için kiraya verilmesinin sakıncası yoktur.
Cevap: Vakfedilen araziler, cami veya
hüseyniye vs. olarak yeniden vakfedilemez ve hiç kimsenin bu yerleri musalla
veya halkın ihtiyaç
duyduğu umumî bir kurum inşa edilmesi için karşılık almaksızın bırakması câiz
değildir. Fakat bu arazi üzerinde musalla, okul veya hüseyniye yapılması için
şer'î yöneticisi tarafından kiraya verilmesinin sakıncası yoktur; mezkur
arazilerin kira gelirini ise, vakfiyede belirlenmiş amaçlar için kullanmak
gerekir.
Soru 949: Umumî
(genel) vakıf ve hususî (özel) vakıf ne anlama gelir? Bazıları hususî vakfı,
vakfeden kişinin maksadının aksine değiştirmenin ve onu özel mülke
dö-nüştürmenin caiz olduğunu ileri sürerler; acaba bu sahih midir?
Cevap: Vakıfta umumîyet (genellik) ve
hususiyet (özellik) mevkufun aleyhlere, yani vakfedilen kimselere göredir.
Dolayısıyla hususî vakıf belli bir kişi veya kişilere yönelik vakıftır; kendi
evlâtlarına veya örneğin, "Ahmet'le soyundan gelenlere…" yapılan
vakıf gibi. Umumî vakıf ise camiler, dinlenme yerleri, medreseler vb. umumî
maslahat ve amaçlara yönelik vakıftır. Üçüncü bir vakıf türü de fakirlere,
yetimlere, hastalara ve yolda kalanlara vb. genel sınıflara yönelik
vakıflardır. Bu üç vakıf türünün vakıf olmaları açısından aralarında fark
yoktur; ama hüküm ve sonuçları bakımından farklıdırlar. Örneğin, umumî maslahat
ve amaçlara yönelik vakıfta ve yine genel sınıflara yönelik vakıfta vakfın bir
kimse tarafından kabul edilmesi ve vakıf akdi okunurken mevkufun aleyhlerden
birisinin varlığı şart değildir; hâlbuki hususî vakıfta bunlar şarttır. Nitekim
camiler, okullar, mezarlıklar ve köprüler gibi umumî amaç ve maslahatlara
yönelik vakıflar intifa (yararlanma) şeklinde yapılan vakıflar olup, hiçbir durumda
ve hatta yıkılıp tahrip olsalar bile satılmaları caiz değildir. Ancak hususî
vakıf ve genel sınıflara yönelik vakıf, menfaat, yani kazanç sağlamak için
yapılan vakıflar olup, bunların bazı istisnaî durumlarda satılması ve
değiştirilmesi caizdir.
Soru 950: Camiye
vakfedilmiş 1884 yılına ait el yazması bir Kur'ân nüshası bakımsızlıktan
yıpranıp yok olmak üzeredir; acaba bu kutsal ve değerli eseri ciltlemek ve
korumak için şer'î izne gerek var mıdır?
Cevap: Kur'ân-ı Kerim'i ciltlemek,
cilt ve yapraklarını ıslâh ederek aynı camide saklamak için şer'î hâkimden özel
izin almaya gerek yoktur.
Soru 951: Vakfı gasp
etmek ve vakıfta vakıf amacı dışında tasarruf etmek onun emsalinin ücretini
karşılamayı gerektirir mi? Yine vakıf binasının yıkılması veya vakıf arsasının
caddeye dönüştürülmesi gibi vakfı yok etmeye yönelik davranışlar, onun
benzerini veya değerini karşılamayı gerektirir mi?
Cevap: Bir insanın evlâtlarına
yaptığı vakıf gibi hususi vakıfta ve yine kazanç elde etmek için yapılan umumî
vakıfta, vakfı gasp etmek ve onda vakıf amacı dışında tasarruf etmek veya
birincisinde mevkufun aleyhlerin ve ikincisinde ise şer'î yöneticisinin izni
olmaksızın gasp veya tasarruf etmek, vakfedilen şeyin kendisini ve menfaatini
karşılama yükümlülüğünü gerektirir. Dolayısıyla
kullanılan ve kullanılmayan menfaatlerinin kar-şılığını ve yine eğer
bizzat kendisi mevcutsa, vakfedilen şeyin kendisini ve eğer kişinin elinde veya
fiiliyle zayi olmuşsa, vakfedilen şeyin karşılığını vermesi farzdır ve
menfaatlerinin karşılığının vakıf amacında ve vakfedilen şeyin karşılığının ise
zayi edilen vakfın benzerini almada harcanması gerekir. Camiler, okullar,
misafirhaneler, köprüler ve mezarlıklar gibi mevkufun aleyhlerin faydalanması
için umumî amaçlara veya genel sınıflara yönelik yaralanma amaçlı umumî
vakıflarda ise, eğer birisi bunları gasp ederek bunlardan amaçlanan
menfaatlerin dışında yararlanırsa, medrese, misafirhane ve hamam gibi şeylerde
tasarruflarının emsalinin ücretini vermelidir; fakat cami, mezarlık, türbe ve
köprü gibi şeylerde emsalinin ücretini vermesi gerekmez. Eğer bu gibi
vakıfların kendisini yok ederse, onların benzerini veya değerini vermek
suretiyle karşılığını vermesi ve onun da yok edilen vakfın benzerinin temin
edilmesinde harcanması zorunludur.
Soru 952: Bir kimse
mülkünü bir köyde İmam Hüseyin'e (a.s) yas merasimleri düzenlenmesi için
vakfetmiştir. Fakat vakıf yöneticisi şimdi vakfiyede kaydedilen köyde yas
merasimi düzenleyebilmek durumda değildir; acaba vakıf yöneticisinin kendi
oturduğu şehirde yas meclisi düzenlemesi caiz midir?
Cevap: Eğer vakıf, sadece o köyde yas
merasimi dü-zenlenmesi için yapılmışsa, bu durumda orada bir kişiyi vekil
tutmakla da olsa o köyde vakfı yerine getirmek mümkün olduğu sürece onu başka
bir yere aktaramaz; aksine o köyde yas merasimleri düzenlemesi için kendi
yerine birini görevlendirmesi farzdır.
Soru 953: Cami
komşularının, elektrik parasını fazlasıyla cami yetkililerine ödemek şartıyla
caminin elektriğinden inşa hâlindeki kendilerine ait bina demirlerini kaynak
yapmak için yararlanmaları caiz midir? Aynı şekilde cami yetkililerinin cami
elektriğinden yararlanılmasına izin vermeleri caiz midir?
Cevap: Cami elektriğinden şahsî işler
için yararlanılması ve cami yetkililerinin de böyle bir izin vermeleri caiz
değildir.
Soru 954: Uzun
yıllardan beri halkın genelinin yararlandığı vakfedilmiş su kaynağından acaba
çeşitli yerlere veya özel evlere boru çekmek caiz midir?
Cevap: Bu su kaynağından boru
çekilmesi vakfı değiştirmez veya bu iş vakfın amacını aşmaz ve öteki mevkufun
aleyhlerin o kaynağın suyundan yararlanmalarına engel olmazsa, sakıncası
yoktur; aksi durumda caiz değildir.
Soru 955: Bir tarla
dinî ilimler öğrencilerinin yararlanması ve mersiye merasimi tertiplemek için
vakfedilmiştir. Bu tarla köyün ana yolu kenarında yer almıştır. Şimdi köy halkı
bu tarlanın öte yanında oranın bir kısmını içine alacak başka bir yol daha
açmak istiyor; bu yolun açılmasının arsanın değerini artıracağı farz edilirse,
bu iş caiz midir?
Cevap: Vakfedilmiş tarla üzerinde
tasarrufta bulun-mak veya onu yola dönüştürmek için, sırf değerinin art-ması
şer'î bir ruhsat oluşturmaz.
Soru 956: Birisi
caminin yakınındaki bir evini caminin cemaat imamının oturması için
vakfetmiştir. Fakat cami imamının ailesinin kalabalık olduğundan, gelip
gidenlerin çokluğundan ve başka sebeplerden dolayı bu ev cami imamının kalması
için uygun değildir. Diğer taraftan cami imamının kendisine ait evinin tamire
ihtiyacı olup yaptırmak için borçlanmıştır. Acaba imamın vakfedilmiş evi kiraya
vererek gelirini oturduğu evin borçlarını ödemek için veya onu tamir etmek için
harcaması caiz midir?
Cevap: Eğer ev, mevkufun aleyhlerin
sadece kendisinden yararlanması (intifa vakfı) şeklinde cami imamının oturması
için vakfedilmişse, bu durumda gelirini oturduğu evin borçlarını ödemek ve onun
tamirinde kullanmak için de olsa şer'an onu kiraya veremez. Vakfedilmiş ev,
küçüklüğünden dolayı eğer ailesinin oturması, misafirlerin ve gelip gidenlerin
ağırlanması için yeterli değilse, günün bazı saatlerinde müracaat edenleri
ağırlamak için orayı kullanılabilir veya oturması için başka bir caminin cemaat
imamına verebilir.
Soru 957: Kafilelerin
dinlenmesi amacıyla kiraya verilen bir kervansarayın binası vakıftır ve
kervansarayın karşısındaki caminin imamı da bu vakfın şimdiki yöneticisidir.
Mesele ayrıntılarıyla dakik bir şekilde müçtehitlere anlatılmadığı için bu bina
yıkılarak yerine hüseyniye inşa edilmiştir; acaba bu yerin geliri, değişiklik
öncesindeki gibi devam eder mi?
Cevap: Menfaat vakfı (gelirinden
yararlanılan vakıf) olan kervansarayı intifa' vakfı (kendisinden yararlanılan vakıf) olan hüseyiniyeye dönüştürmek caiz
değildir. Ker-vansaray binasının kafilelere ve yolculara kiraya
verilerek gelirinin vakfeden kişinin istediği yönde harcanması için eski hâline
dönüştürülmesi farzdır. Fakat vakfın şer'î yöneticisi, vakfın dinî şiar ve
ilkelerin yüceltilmesi doğrultusunda kullanılması amacıyla kiraya verilmesini
ve gelirinin de vakıf yönünde harcanmasını vakfın kısa ve uzun süreli maslahatı
için uygun görürse, onun bu işi yapması caizdir.
Soru 958: Cami avlusu
arsası üzerinde inşa edilmiş cami dükkanının hava parasını satmak caiz midir?
Cevap: Cami avlusu üzerinde inşa
edilmiş dükkan şer'an caiz olan bir şekilde yapılmışsa, bu iş, vakfın şer'î
yöneticisinin vakfın çıkar ve maslahatını gözeterek izin vermesi durumunda
mubahtır. Aksi durumda dükkanın yıkılarak yerini daha önce olduğu gibi cami
avlusuna katmak farzdır.
Soru 959: Bazı kamu ve
özel kuruluşlar, barajlar, elektrik santralleri ve umumî parklar yapmak gibi
teknik işler ve projeler nedeniyle bazen vakfedilmiş arazileri kullanmak
zorunda kalıyorlar; acaba bu projeleri uygulayanın şer'an vakfın ücretini veya
karşılığını vermesi gerekir mi?
Cevap: Özel vakıflarda, vakfı
kiralamak veya satın almak için mevkufun aleyhlere müracaat etmek gerekir.
Fakat gelirinin vakıf yönünde harcanması için umumî sınıflara yönelik menfaat
vakıflarında ise, tasarruf yapmak için onları vakfın şer'î yöneticisinden
kiralayıp, va-kıf yönünde harcaması için kira ücretini yöneticiye öde-mek
gerekir. Bu tür vakıflarda yapılan tasarruflar vakfın aynını yok etmek hükmünde
olursa, kaybı karşılama zorunluluğuna sebep olur ve tasarruf eden kişinin,
gelirinin vakıf yönünde harcanması amacıyla başka bir mülk satın alıp birinci
vakfın yerine vakfetmesi için vakıf bedelini vakfın yöneticisine vermesi bir
zorunluluktur.
Soru 960: Bir kimse,
birkaç yıl önce inşaat hâlindeki bir dükkanı kiralar ve o zaman hava parasını
ödeyerek sahibinin izniyle dükkanın kendi kira ücretiyle yapımını tamamlar ve
kira süresi içerisinde resmî senetle binanın yarısını sahibinden satın alır;
şimdi ise mezkur binanın vakıf olduğu iddia ediliyor ve vakıf yöneticisi hava
parasının yeniden ödenmesi gerektiğini ileri sürüyor, bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Eğer bina arsasının vakıf
olduğu ispatlanır veya kiracının kendisi bunu itiraf ederse, bu durumda
kiracının vakfedilmiş binanın arsasıyla ilgili olarak mül-kiyet iddiasında
bulunan kişiden aldığı izin ve hakların hiçbir itibarı yoktur; bu binada
tasarruflarının devam etmesi için vakfın şer'î yöneticisiyle yeni bir sözleşme
yapması gerekir ve kendi parasını malikiyet iddiasında bulunan kişiden geri
alabilir.
Soru 961: Bir yerin
vakıf olduğu bilinir, fakat hangi amaca yönelik olduğu bilinmezse, o arazide
oturanların ve ziraat yapanların ne yapması gerekiyor?
Cevap: Eğer vakfedilen yerin özel bir
yöneticisi varsa, onda tasarruf edenlerin yöneticiye müracaat ederek araziyi
ondan kiralamaları gerekir. Fakat özel bir yöneticisi yoksa, bu durumda onun
yöneticisi şer'î hâkimdir; dolayısıyla orada tasarruf edenlerin şer'î hâkime
müracaat etmeleri gerekir. Birkaç konuda harcanma ihtimali olan vakıf gelirinin
hangisinde harcama yapılacağına gelince; eğer bu ihtimaller seyitler, fakirler,
ulema ve belli bir şehrin halkı gibi birbirleriyle çelişmeyen ihtimallerse, bu
durumda, gelirleri harcanması gerektiğine kesin inanılan kişilere
harcanmalıdır. Ama ihtimaller birbirleriyle çelişirse, bu durumda eğer belli
şeyler arasında sınırlıysa, harcanması gereken yeri kur'a çekimiyle belirlemek
gerekir ve eğer ihtimal sınırlı olmayan şeyler arasında olursa, duruma bakılır:
Eğer unvan ve kişiler sınırlı olmazlarsa, örneğin herhangi bir soydan gelenlere
vakfedildiği bilinir, fakat onların sınırlı olmayan kişilerden hangisinin soyu
olduğu bilinmezse, böyle bir durumda vakfın gelirleri meçhul'ul-malik (sahibi
bilinmeyen) hükmünde olup onları fakirlere sadaka vermek gerekir. Ama
ihtimaller sınırlı olmayan amaçlara yönelikse, örneğin camiye mi, türbeye mi,
köprüye mi, yoksa ziyaretçilere yardım için mi vakfedildiğinden şüphe edilirse,
böyle bir durumda gelirlerin ihtimallerden dışarı çıkmaması şartıyla hayır
işlerde harcanması gerekir.
Soru 962: Uzun
zamandan beridir ahali tarafından mezarlık olarak kullanılan ve içinde bir
imamzâdenin de defnedilmiş olduğu bir arazi var. Otuz yıl önce cenazelerin
yıkanması için orada bir yer yapıldı; fakat bu arazinin, cenazelerin
defnedilmesi için mi, yoksa orada defnedilmiş olan imamzâdenin türbesi için mi
vakfedildiği bilinmiyor. Ve yine orada cenaze yıkanması için yapılan binanın
meşru olup olmadığını da bilmiyoruz. Dolayısıyla, ahalinin cenazelerini bu
binada yıkamaları caiz olur mu?
Cevap: Vakıf amacına ters düştüğü
bilinmedikçe, önceden olduğu gibi ahalinin cenazelerini o binada yıkamaları ve
yine türbenin avlusuna ait olan o arazide cenazelerini defnetmeleri caizdir.
Soru 963: Bölgemizde,
halkın, ekip biçtiği ve ağaçlandırdığı bazı arazilerin halk arasında bölgedeki
imam-zadelerden birinin türbesine vakfedildiği ve vakıf yöneticisinin de orada
oturan seyitler olduğu yönünde yaygın bir söylenti var. Fakat bu arazinin vakıf
olduğuna dair hiçbir senet yoktur. Sadece bu arazinin vakıf olduğunu gösteren
bir senet olduğu, ancak daha sonra bir yangında yok olduğu denilmektedir. Hatta
önceki yönetim (Şah) döneminde halkın bu arazinin bölüştürülmesine engel olmak
için vakıf olduğuna tanıklık ettiği bile söylenmektedir. Bazıları da seyitleri
seven bölge valilerinden birinin kendi döneminde arazileri, vergiden muaf
tutulmak için seyyitlere vakfettiğini dile getirmekteler; bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Vakfın ispatlanması için
yazılı bir belgenin olması şart değildir. Vakfın ispatlanması için, onu elinde
bulundurup tasarruf edenlerin veya onların ölümünden sonra mirasçılarının onun
vakıf olduğunu itiraf etmeleri veya daha önce o mülke vakıf muamelesi
yapıldığının anlaşılması veya iki adil kişinin onun vakıf olduğuna şahadet
etmesi ya da güven verecek şekilde vakıf
oluşunun meşhur olması yeterlidir. Dolayısıyla bu delillerden biriyle vakıf
olduğu ispatlanırsa, onun vakıf olduğuna hükmedilir; aksi durumda onu elinde
bulundurarak onda tasarruf edenin mülkü olduğuna hükmedilir.
Soru 964: Bir mülkün
vakıf olduğuna dair beş yüz sene öncesine ait bir vakfiye bulundu; şimdi bu
mülkün vakıf olduğuna hükmedilebilir mi?
Cevap: Sırf vakıf belgesinin varlığı,
içeriğinin doğruluğu güven vermediği sürece vakıf için şer'î bir delil olamaz;
fakat o mülkün vakıf olduğu ilim veya güvence verecek şekilde halk ve özellikle
yaşlılar arasında yaygın olursa veya onu elinde bulunduran kişi bunu ikrar
ederse veya daha önce ona vakıf muamelesi yapıldığı anlaşılırsa, bu durumda
onun vakıf olduğuna hükmedilir; her hâlükârda zamanın geçmesi vakfedilen mülkün
vakıf olmaktan çıkmasına neden olmaz.
Soru 965: Babamdan bir
su kanalının üç hissesini miras aldım ve babamın satın almış olduğu bu hissenin
gerçekte 15 hissesi vakıf olan 100 hisseden üçü olduğunu yeni öğrendim. Fakat
bu üç hissenin vakıftan mı, yoksa satıcının kendi malından mı olduğu belli
değil; bu konuda ne yapmam gerekiyor? Acaba babamın yaptığı bu muamele batıl
mıdır ve ben hâlâ hayatta olan birinci satıcıdan parayı geri alabilir miyim?
Cevap: Eğer satıcı satış anında ortak
sudan sattığı miktara şer'an malik idiyse ve kendisinin sahip olduğu hisseyi
mi, yoksa vakıfla ortak olduğu malı mı sattığı bilinmezse, bu durumda muamelenin
sıhhatine, müşterinin mala sahip olduğuna ve mirasın mirasçılarına intikalinin
doğruluğuna hükmedilir.
Soru 966: Ulemadan
birisi tarla ve bağ gibi mal varlığından bir bölümünü özel vakıfla vakfetmiş,
bu doğrultuda bir belge düzenleyerek vakfın bütün şartlarını yerine
getirdiğini, şer'î vakıf akdini de okuduğunu bildirmiş ve bu vakfiyeyi ilim
ehlinden on kişi de imzalamıştır; acaba elde bulunan bu vakfiyeyle bu malların
vakfedildiğine hükmedilir mi?
Cevap: Onun vakıf akdini okumasıyla
birlikte vakfedilen malı mevkufun aleyhlere veya vakfın şer'î yöneticisine
teslim ettiği ve aktardığı da ispatlanırsa, bu vakfın sıhhat ve gerekliliğine
hükmedilir.
Soru 967: Sağlık
Müdürlüğü'ne, üzerinde sağlık ocağı veya hastane yapılması için bir arsa hediye
edilmiştir. Fakat Sağlık Müdürlüğü'ndeki yetkililer şimdiye kadar orada sağlık
ocağı veya hastane yapma teşebbüsünde bulunmamışlardır; acaba vakfeden kişinin
arsayı geri alması caiz midir? Vakfın gerçekleşmesi için arsayı Sağlık
Müdürlüğü yetkililerine teslim etmek yeterli midir, yoksa orada bina yapmaları
da şart mıdır?
Cevap: Arsa sahibi vakıf işlemlerini
şer'î bir şekilde tamamladıktan sonra eğer onu vakfın şer'î yöneticilerine
aktarmak anlamında Sağlık Müdürlüğü yetkililerine teslim etmişse, bu durumda
bundan vazgeçmesi ve geri istemesi caiz değildir. Fakat bunlardan biri
gerçekleşmemişse, bu durumda arsayı onlardan geri alabilir.
Soru 968: Bir kimse
cami inşa edilmesi için arsasını bölgenin din âlimi ve iki adil şahit huzurunda
vakfetmiştir. Bir süre sonra bazı kişiler o arsayı ele geçirerek üzerinde
kendilerine ev yapmışlardır. Bu durumda onların ve yöneticinin yükümlülüğü
nedir?
Cevap: Vakıf akdi okunduktan sonra
vakfeden kişinin izniyle arsanın teslim işlemi gerçekleşmişse, orada vakfın
bütün hükümleri uygulanır ve başkalarının o arsa üzerinde kendileri için ev
yapmaları gasp hükmündedir; yapılan binaları yıkmaları, arsayı boşaltmaları ve
onu şer'î yöneticisine teslim etmeleri farzdır; aksi durumda (vakıf işlemi
şer'an gerçekleşmemişse) arsa şer'î sahibinin mülkiyetinde kalır ve
başkalarının onda tasarruf etmesi sahibinin iznine bağlıdır.
Soru 969: Bir kimse
seksen sene önce bir arsa satın almış, ölümünden sonra ise mirasçıları o arsa
üzerinde birkaç muamele yapmış ve birinci müşteriden satın alanlar öldükten
sonra bu yer onların mirasçılarına geçmiştir. Son kuşak da onu kırk yıl önce
resmen kendi adlarına geçirmiş ve resmî tapu belgesi aldıktan sonra arsa
üzerinde kendileri için evler yapmışlardır. Şimdi bir kişi bu arsanın, ilk
sahibinin çocuklarına vakfedildiğini ve onların bu arsayı satmaya hakları
olmadığını iddia ediyor; oysa geçen seksen sene boyunca hiç kimse böyle bir
iddiada bulunmamış, bu arsanın vakıf olduğuna dair yazılı bir belge görülmemiş
ve hiç kimse buna tanıklık etmemiştir; bu durumda arsanın şimdiki sahiplerinin
ne yapması gerekir?
Cevap: O arsanın vakıf olduğu ve
satılmasının caiz olmadığı iddiasında bulunan kişi bu iddiasını muteber bir
yolla ispatlamadıkça, bu arsa üzerinde yapılan muamelelerin sıhhatine ve o
arsanın, şimdi elinde bulunduran ve onda tasarruf edenlerin mülkü olduğuna
hükmedilir.
Soru 970: Vakfedilmiş
bir arazide üç su kuyusu bulunmaktadır. Birkaç yıldan beri süren kuraklık
nedeniyle belediye vakfın şer'î yöneticisinden bu çeşmelerden ikisini ahalinin
içme suyunu temin etmek için kiralamıştır. Bölgedeki talebelere ve vakfedenin
evlâtlarına vakfedilen üçüncü çeşmenin suyu ise çekilip kurmuş ve onun suyuyla
sulanan araziler kıraça dönüşmüştür. Şim-di Şehir Arazi Dairesi bu yerlerin
kıraç yerler olduğunu iddia ediyor; acaba bu yerler birkaç yıl ekilmediği için
kıraç yerlerden mi sayılır?
Cevap: Vakfedilen arazi birkaç yıl ekilmese bile,
ekilmediği için vakıf olmaktan çıkmaz.
Soru 971: İmam
Rıza'nın (a.s) mukaddes türbesine vakfedilen bazı arazilerin alanı içerisinde
mera ve orman da bulunmaktadır. Bazı yetkili kuruluşlar, mera ve ormanlarla
ilgili kanunlara dayanarak bu mera ve ormanlara enfal hükmünü uygulamışlardır.
Acaba vakfedilen emlâkin alanındaki bu mera ve ormanlara vakıf alanındaki diğer
araziler gibi vakıf hükümleri uygulanır mı ve onlara vakıf muamelesi yapılması
farz mıdır?
Cevap: Vakfedilmiş arazinin
etrafındaki orman ve meralar eğer vakıf alanından sayılıyorsa, bu durumda vakıf
hükmünde olup vakfa tâbidirler, onlara enfal ve umumî mallar hükmü uygulanmaz.
Vakıf alanının ve miktarının teşhisinde ise, bölgenin örfüne ve bu konuda uzman
kişilerin görüşüne başvurulması gerekir.
Soru 972: Birkaç arsa
kırk yıl önce yetimlerin korunması ve idaresi için vakfedilmiş ve o zamandan
beri aynı amaçla vakıf devam etmiştir; Vakıflar Müdürlüğü tarafından onaylanmış
belli bir yöneticisi de bulunmaktadır. Fakat son zamanlarda bu arazinin üç yüz
seneden beri vakıf olduğunu gösteren ve orijinal eski belge üzerinden istinsah
edildiği iddia edilen âdî bir belge ortaya çıkmış. Daha eski olduğu iddia
edilen vakıf belgesinin orijinalinin mevcut olmadığı, mevcut âdî nüshanın ise
noksan olduğu, onda yöneticinin tayin edilmediği ve geçmişte oraya vakıf
muamelesi yapıldığına dair bir belirti bulunmadığı ve özellikle de onu elinde
bulunduran ve onda tasarruf edenlerin bunu inkâr ettikleri ve daha önce vakıf
olduğunun meşhur olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, acaba böyle bir belge
yetimhane yapılması doğrultusundaki yeni vakfın gereğini yerine getirmeye engel
olabilir mi?
Cevap: İster aslı olsun, ister
aslından kopya edilmiş olsun sadece bir vakıf belgesinin varlığı vakıf için
şer'î bir delil oluşturmaz. Dolayısıyla önceki vakıf muteber bir delille
ispatlanmadığı sürece şimdi uygulanmakta olan yeni vakfın sıhhatine,
geçerliliğine ve ona uymanın caizliğine hükmedilir.
Soru 973: Bir kişinin
Seyyid'uş-Şüheda (İmam Hüseyin -a.s-) adına hüseyniye yapılması için vakfettiği
kö-yün umumî yola dönüştürülmüş hüseyniye arsasından şimdi sadece 42 metrekare
kalmıştır; bu miktar arsanın hükmü nedir? Acaba vakfeden kişinin onu tekrar
kendi mülküne geçirmesi caiz midir?
Cevap: Arsanın yola dönüştürülmesi
eğer şer'î bir şekilde vakıf akdinin okunup vakıf yöneticisine veya vakıf
amacına teslim edildikten sonra gerçekleşmişse, vakfedilen yerden geri kalan bölüm
vakıf olarak kalır ve vakfeden kişinin onu geri alması caiz değildir; aksi
durumda o yer vakfeden kişinin mülkiyetinde olup ona aittir.
Soru 974: Mirasta
hissesi olan bazı mirasçıların onun tamamını vakfetmeleri caiz midir? Ve acaba
vakıf akdinin sadece onlar adına yapılması sahih midir?
Cevap: Onların, mirastan sadece kendi
hisselerine düşeni vakfetmeleri sahihtir. Fakat öteki mirasçıların hisseleriyle
ilgili vakıf fuzulî olup sıhhati onların iznine bağlıdır.
Soru 975: Bir kimse,
bir arsayı oğullarına vakfetmiş, ama onun ölümünden sonra Vakıflar Müdürlüğü
mezkur yerin vakıf niteliğine dikkat etmeksizin vakfı onun kızları ve oğulları
adına kaydetmiştir; acaba bu kayıt işlemi mezkur yerden yararlanmada kızlarının
oğullarına ortak olmasına sebep oluşturur mu?
Cevap: Vakfedilen
yerin sırf Vakıflar Müdürlüğü'nce kızların adına da kaydedilmesi, kız
evlâtların vakıfta erkek evlâtlarla ortak olmaları için yeterli değildir.
Dolayısıyla, eğer yerin sadece erkek evlâtlara vakfedildiği ispatlanırsa, bu
durumda vakıf sadece onlara ait olur.
Soru 976: Su yolu
üzerindeki bir mülk yüz sene önce umum yararına vakfedilmiş ve mevkuf
arazilerin satışının batıl olduğuna dair kanuna binaen, o mülkün vakıf olduğuna
dair resmî bir senet düzenlenmiştir. Fakat şimdi devlet bu yerden maden taşları
çıkararak yararlanmaktadır; acaba bu yer enfalden mi sayılır, yoksa vakıf
mıdır?
Cevap: Eğer oranın şer'î bir şekilde
vakfedildiği ispatlanırsa, özel veya kamu sektörünün o yeri mülkiyetine
geçirmesi caiz değildir; yer vakıf olarak kalır ve ona vakfın bütün hükümleri
uygulanır.
Soru 977: Bir eğitim
merkezi binasında laboratuar odası olarak kullanılan bir oda var ki, geçmiş
senelerde bitişiğindeki mezarlıktan ayrılan bu odanın arsası mezkur mezarlığa
aittir. Bitişikteki arsanın hâlâ mezarlık olarak kullanıldığı dikkate
alındığında, bu laboratuar odasında namaz kılan öğretmen ve öğrencilerle ilgili
hükmü açıklar mısınız?
Cevap: Laboratuar odasının bulunduğu
arsanın, cenazelerin defnedilmesi için vakfedildiği ispatlanmadıkça, orada kılınan
namaz ve diğer tasarrufların sakıncası yoktur. Fakat muteber bir delille
laboratuar odası yerinin sadece cenazelerin defnedilmesi için vakfedildiği
is-patlanırsa, bu durumda onu eski hâline çevirmek, cenazelerin defnedilmesi
için boşaltmak farzdır; orada sonradan yapılan binaların gasp olduğuna
hükmedilir ve orada namaz kılmak sahih değildir.
Soru 978: Ayrı kişiler
tarafından vakfedilmiş ve ayrı kimselerin yararına sunulmuş, fakat birbirine
bitişik iki vakıf dükkan var. Her iki dükkanı da kiralayan kişi bunların
birisinden diğerine veya özel geçidine kapı açabilir mi?
Cevap: Bir vakıftan yararlanmak ve
tasarrufta bulunmak, öteki vakfın yararına da olsa, vakfın şartlarına uygun ve
yöneticisinin izniyle olmalıdır. Birbirine yakın veya bitişik iki vakfın da
kiracısı olan kimse, sırf ötekinin de vakıf olduğu gerekçesiyle vakıfların
birinden diğerine kapı veya yol açarak onun üzerinde tasarruf hakkına sahip
değildir.
Soru 979: Bazı merkez
ve evlerdeki sanat eseri, antika kitapların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
oldukları ve korunmalarının zor olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu
kitapların ilk vakıf hâllerinin korunması şartıyla şehir merkez kütüphanesine
aktarılması ve kütüphanenin bir bölümünün bu merkezlerin tasarrufuna
bırakılması önerilmektedir; acaba bu iş caiz midir?
Cevap: Vakfedilen bu sanat eseri,
antika ve değerli kitaplardan belli bir yerde yararlanılmasının şart koşulduğu
anlaşılırsa, kitapları herhangi bir yolla zayi olmaktan koruyarak bu şarta
uymak mümkün olduğu sürece, onları özel yerlerinden başka bir yere aktarmak
caiz değildir; aksi durumda onları yerlerinden çıkararak korunacaklarına emin
olunan başka bir yere aktarmanın sakıncası yoktur.
Soru 980: Mera ve
otlak olmaktan başka bir işe yaramayan bir arazinin sahibi onu mukaddes mekânlara
(türbelere) vakfetmiştir. Vakfın yöneticisi ise bu yerin bir bölümünü birkaç
kişiye kiraya vermiş, kiracılar da bu yerin hayvan otlatması için uygun olmayan
bir bölümünde yavaş yavaş ev yapmış ve ziraat için uygun olan bölümlerini de
tarlaya ve meyve bahçesine dönüştürmüşlerdir. Şimdi: 1) Tabiî meranın, enfal ve
umumî mallardan olduğu dikkate alındığında, bu arazinin vakfı sahih midir ve
hâlihazırda ona vakıf hükmü uygulanabilir mi? 2) Otlakta kiracıların
çabalarıyla değişiklikler ve düzeltmeler yapılarak eskisinden çok daha iyi bir
hâle getirildiği dikkate alındığında, onların vermesi gereken ücretin miktarı
ne kadardır? 3) Kiracıların faaliyetleri sonucu ihya edilen ve meydana
getirilen tarla ve bahçelerle birlikte bu arazinin nasıl kiraya verilmesi
gerekir? Acaba kira ücreti olarak otlak ücreti mi, yoksa tarla ve bahçe ücreti
mi ödenmelidir?
Cevap: Vakıf olduğu ispatlandıktan
sonra, otlak arazilerinin vakfedildiği zaman enfalden olduğu ve vakfeden
kişinin şer'î mülkü olmadığı ispatlanmadığı sürece vakfedilmelerinin şer'an
sahih olduğuna hükmedilir ve kiracıların orayı tarlaya, bahçeye ve oturmak için
mesken yerine dönüştürmeleriyle vakıf olmaktan çıkmaz; eğer kiracılar,
vakfedilen yeri şer'î yöneticiden kiraladıktan sonra onda tasarruf yapmışlarsa,
yerin kira sözleşmesinde belirtilen ücretini, vakıf yönünde harcanması için yöneticiye vermeleri farzdır. Fakat
şer'î yö-neticisinden kiralamadan önce yerde tasarruf yapmışlarsa, bu
durumda kiracılar tasarruf ettikleri süre için adilane fiyat üzere emsalinin
ücretini vermeleri gerekir. Ancak bu arazinin vakfedildiği zaman esasen kıraç
ve enfal yerleri olduğu ve vakfeden kişinin şer'î mülkü olmadığı ispatlanırsa,
bu durumda onun vakfı şer'an batıldır ve kiracıların kanun ve kurallara göre
orada ihya ettikleri tarla, bahçe ve mesken yerleri vs. şer'an onlara aittir.
Kıraç olarak eski hâlinde kalan araziler ise, tabiî servetlerden ve enfalden
olup kullanımı İslâm devletinin yetkisindedir.
Soru 981: İfraz
edilmemiş bir mülkte sadece altıda bir
hissesi olan bir kadın başka çiftçilerle ortak olmasına rağmen o mülkün
tamamını vakfediyor. Vakıflar Müdürlüğü'nün müdahalesinden dolayı bu iş
ahali için -ahalinin evlerine malikiyet senedi verilmesine engel ol-ması gibi-
bir çok sıkıntılar doğurmuştur; acaba bu vakıf, ifraz edilmemiş ortak mülkün
tamamında mı, yoksa sadece bu kadının hissesinde mi geçerlidir? Ve eğer sadece
bu kadının hissesinde geçerliyse, acaba ifraz edilmemiş ortak yerin
bölüştürülmeden (ifrazından) önce vakfedilmesi sahih midir? Eğer ortak yerin ifrazından
önce vakfedilmesi sahihse, bu durumda diğer ortakların ne yapması gerekiyor?
Cevap: Eğer ifrazdan (taksimden)
sonra ortak hisseden vakıf amacı için yararlanmak mümkünse, onun ifrazdan önce
vakfedilmesinin şer'an sakıncası yoktur. Fakat sahibinin ortak olduğu malın
tamamını vakfetmesi, diğer ortakların hisseleri açısından fuzulî ve batıldır ve
ortaklar mülklerinin vakıftan ayrılması için mülkün ifrazını isteyebilirler.
Soru 982: Vakıf
şartlarından vazgeçmek caiz midir? Eğer caiz ise bunun sınırı nedir? Ve acaba
zamanın uzun sürmesi, vakıf şartlarını yerine getirmede etkili midir?
Cevap: Vakfeden kişinin vakıf akdinde
koştuğu sahih şartları yerine getirmek imkânsız veya çok zor olmazsa, onlara
aykırı hareket etmek caiz değildir ve bu konuda zamanın uzun sürmesinin bir
etkisi yoktur.
Soru 983: Vakfedilen
bazı arazilerin içinden, içinde maden taşları bulunan nehir veya sel kanalları
geçiyor; acaba vakfedilen arazilerden geçen bu nehir ve kanallardaki maden
taşları vakfa mı tâbidir?
Cevap: Vakfedilen yerlerin yanından
veya vakfedilen yerlerin içinden geçen büyük umumî nehirler veya sel kanalları
vakfın bir parçası değildir; ancak örfen vakfedilen arazinin alanından
sayılanlara vakıf muamelesi yapılır. Vakfedilen küçük nehirlere gelince,
bunların içindeki maden taşları vs.ye de vakıf muamelesi yapılması gerekir.
Soru 984: Bir dinî
medrese, binasının eskimesi ve rutubet
almasından dolayı kullanılmaz hâle gelmiştir. Ban-kaya emanet olarak
yatırılan vakıf gelirleriyle bu medresenin binasını yeniden yapmak istiyoruz.
Fakat inşaat ruhsatı alıp bu parayı medresenin yeniden inşasında
kullanabilmemiz için uzun bir zaman geçecek. Acaba bu süre içerisinde bu parayı
bankalardan birine sermaye olarak yatırıp normal banka muamelelerine göre
vakfın yararına kâr almamız caiz midir?
Cevap: Vakfın şer'î yöneticisine
vakıf gelirleriyle ilgili olarak farz olan, bu gelirleri vakfın amaçları
yönünde harcamasıdır. Fakat vakıf gelirlerini ancak belli bir süre sonra vakıf
yönünde harcamak mümkünse ve onu vakıfta harcamak mümkün oluncaya kadar
korumak, emanet olarak bankaya yatırmakla mümkün olur ve kâr hesabına yatırmak,
vakfa harcanmasının gecikmesine sebep olmazsa, bu durumda şer'î sözleşmelerden
biri çerçevesinde onu bankaya yatırıp vakfın yararına kârından yararlanmanın sakıncası
yoktur.
Soru 985: Müslümanın
Müslümanlara vakfettiği bir yeri Müslüman olmayan birisine kiraya vermek caiz
midir?
Cevap: Eğer yer kazanç getirmesi için
vakfedilmişse, vakfın çıkarları korunduğu takdirde onu Müslüman olmayan birine
kiraya vermenin sakıncası yoktur.
Soru 986: Ulemadan biri
birkaç ay önce vakfedenlerin izniyle vakfedilmiş arsaya defnedilmiştir. Şimdi
bazıları, vakfedilmiş yere defnetmek caiz değildir diye itiraz etmekteler;
bunun hükmü nedir? Ve eğer caiz değilse, o âlimin defnedildiği vakıf yerinin
karşılığı olarak bir meblağ ödendiği takdirde mesele giderilmiş olur mu?
Cevap: Eğer cenazeyi vakfedilmiş bir
arsaya defnetmek o vakfın amacıyla çelişmezse, bunun sakıncası yoktur; ama
cenazenin defni o vakfın amacıyla çelişirse caiz değildir ve bir cenaze eğer
vakfedilmiş böyle bir yere defnedilirse, bedeni çürümeden önce mezarı açarak
onu başka bir yere gömmek ihtiyata daha uygundur; ancak mezarı açmanın
sıkıntılara yol açması veya mümin birini küçük düşürme ve saygısızlık sayılması
durumu müstesna. Her hâlükârda, vakıf yerinin karşılığı olarak yer veya para
vermekle sakınca giderilmez.
Soru 987: Eğer bir
mülk nesilden nesle erkek evlâtlara vakfedilir ve mevkufun aleyhler herhangi
bir sebeple kendi haklarından vazgeçerlerse, acaba vakıf ortadan kalkar mı?
Mevcut ilk kuşak mevkufun aleyhler kendi haklarından vazgeçtikleri takdirde
sonraki kuşakların hakları ve yükümlülükleri nedir? Aynı şekilde, vakfedil-miş
emlâkin şer'î yöneticisinin sonraki kuşakların haklarıyla ilgili olarak ne
yapması gerekiyor?
Cevap: Vakıf, mevkufun aleyhlerin
kendi haklarından vazgeçmesiyle ortadan
kalkmaz. Önceki kuşak mev-kufun aleyhlerin kendi haklarından vazgeçmesi,
sonraki kuşağın hakkı üzerinde etkili olmaz ve vakıf bununla dağılmaz. Aksine
sonraki kuşak, vakıftan yararlanma sırası geldiğinde hakkının tamamını
isteyebilir; hatta önceki neslin zamanında vakfın satılması için şer'î bir
ruhsat olursa, vakıf satıldıktan sonra vakfedilen şeyin yerine sonraki
kuşakların ondan yararlanması için başka bir mülk satın alınması farzdır. Vakıf
yöneticisine de, vakfı bütün tabakalardaki mevkufun aleyhler için idare etmesi
ve koruması farzdır.
Soru 988: Bir soydan
gelenlere yapılan vakıfta, vakfın gelirlerinin mevkufun aleyhler arasında nasıl
bölüştürüleceği bilinmezse, acaba böyle durumlarda vakfın gelirleri miras
kanununa göre mi, yoksa eşit olarak mı bölüştürülür?
Cevap: Bir soydan gelenlere yapılan
vakıfta, mevcut bütün mevkufun aleyhlere eşit olarak mı, yoksa miras
kanunundaki gibi kızlarla erkekler arasında fark gözetilerek mi vakfedildiği
bilinmezse, mevcut bütün kişilere eşit olarak vakfedildiği kabul edilir ve
gelirler her tabakadaki bütün kızlar ve erkekler arasında eşit olarak
bölüştürülür.
Soru 989: Belli bir
şehrin dinî ilimler medresesine ait olan vakıf gelirleri oraya gönderme imkânı
olmadığından, bu gelirlerin büyük bir bölümü şimdiye kadar biriktirilmiş
bulunuyor. Bu gelirleri acaba başka şehirlerdeki dinî ilimler medresesine
harcamak caiz midir, yoksa onları o şehre göndermek mümkün oluncaya kadar
korumak mı gerekir?
Cevap: Şer'î yöneticinin veya
Vakıflar Müdürlüğü'nün vazifesi, vakıf gelirlerini toplayarak vakfın amacı
doğrultusunda harcamaktır ve eğer harcanması farz olan şehre göndermek geçici
olarak mümkün olmazsa, bu durumda vakfın dağılmasına, kapanmasına sebep
olma-ması şartıyla gelirleri korumak ve harcanması gereken şehre göndermek
mümkün oluncaya kadar beklemek farzdır; yakın gelecekte de olsa, vakıf
gelirlerini söz konusu belli dinî medreseye gönderme imkânından ümit kesilirse, bu durumda onları başka şehirlerdeki
dinî med-reselere harcamanın sakıncası yoktur.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder