Soru 492:
Akrabalarımdan bir kişi böbreklerinden birini kaybetmesi üzerine bir şahıs
belli bir meblağ karşılığında böbreklerinden birini ona hediye edebileceğini
söyledi. Ancak, birtakım tıbbî deneylerden sonra o adamın böbreğinin hastaya
aktarılmaya elverişli olmadığı anlaşıldı. Bu durumda bu adamın birkaç gün
çalışmaktan alıkonduğu için hastadan belirlenmiş meblağı istemeye hakkı var mı?
Cevap: Üzerinde anlaşılan meblağ eğer
böbrek karşılığında ise, böbreğin hasta kişinin bedenine naklinin uygun
olmadığı böbrek bağışında bulunanın bedeninden alındıktan sonra anlaşılmışsa,
hasta o böbrekten yararlanmasa bile o adam anlaştıkları paranın tamamını
alabilir ve eğer böbreği bedeninden kesilip alınmadan önce anlaşılırsa ve hasta
da bunu ona bildirirse bu durumda o adamın hastadan bir şey isteme hakkı
yoktur.
Soru 493: Âdi (resmî
olmayan) bir belgeyle oturduğum daireyi satarak parasının bir bölümünü aldım,
paranın geriye kalan bölümünü de tapuyu müşterinin adına geçirdiğimde almayı
kararlaştırdık. Ancak ben evimi satmaktan caydım, müşteri ise evi boşaltmam
için ısrar ediyor; bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Satış şer'an sahih bir şekilde
gerçekleşmişse ve satıcının feshetme hakkı yoksa sırf pişman olması ve mala
ihtiyaç duyması nedeniyle malı müşteriye teslim etmekten vazgeçemez.
Soru 494: Taş almak amacıyla taş madeni ocağından bir havale
aldım. Malı teslim aldıktan sonra taşlara kesin bir fiyat belirlemediklerini
anladım. Onlara müracaat ettiğimde bana, ilgili daire tarafından kesin fiyatın
yakında ilan edileceğini ve az bir fark alınacağını bildirdiler. Fakat daha
sonra ilgili daire öncekinden birkaç kat fazla bir fiyat ilan edince kabul
etmedim; bu arada taşları kestirip sattığım dikkate alınırsa hüküm nedir?
Cevap: Muamelenin sıhhatinin
şartlarından biri belirsizlik ve bilmemenin giderilmesi için malın ve fiyatın
belirlenmesidir. Dolayısıyla eğer taşların teslim alındığı gün muamele şer'an
sahih bir şekilde gerçekleşmemişse müşteri taşları kestirip sattığı günün fiyatı
miktarını ödemekle yükümlüdür.
Soru 495: Bir kimse
kızına ait olan fakat kızının kocasının elinde olan bir binayı satın alarak
parasını kızına ödemiştir. Kocası ise kasten ona eziyet ederek satışı inkâr
etmediği takdirde onu boşamak tehdidinde bulunuyor; bu nedenle malı teslim
etmek mümkün olmuyor. Acaba bu durumda malı teslim etmek veya malın parasını
müşteriye geri vermek onu satan kadının mı, yoksa kocasının mı üzerinedir?
Cevap: Bizzat malı satan kadına malı
müşteriye teslim etmesi veya parasını geri vermesi farzdır.
Soru 496: Âdi bir satış
belgesiyle bir ev satın aldım ve satıcının evin tapusunu adıma geçirmesi için
noterliğe gelmesini şart koştuk; fakat satıcı buna uymayarak evi bana teslim
etmekten ve tapuyu benim adıma geçirmekten vazgeçti; acaba ondan bunu istemeye
hakkım var mı?
Cevap: Eğer hakkında âdi satış
belgesi düzenlediğiniz ve aranızda anlaştığınız şey şer'an sahih bir şekilde
yapılmış ev alış verişi ise, bu durumda satıcının onu satmaktan vazgeçmesi ve
ona uymaktan kaçınması caiz değildir. Satıcının şer'an evi size teslim etmesi
ve belgenin adınıza geçmesi için gerekli olan şeyleri yapması gerekir ve siz de
ondan sözleşmeye uymasını isteme hakkına sahipsiniz.
Soru 497: Satıcıyla
müşteri arasında yapılan ticarî muameleye göre, müşteri satın aldığı eşyanın
parasının bir bölümünü her hafta satıcıya vermesi gerekiyor. Müşteri satıcıya
vermiş olduğu bütün paraları defterine kaydetmiştir, satıcı da müşteriden
aldığı paraları kendi defterine yazmış ve ayrıca ondan aldığı paralar için müşterinin
defterini de imzalamıştır. Dört ay sonra müşterinin her hafta satıcıya verdiği
parayı hesapladıklarında borç para miktarında ihtilâf ediyorlar; müşteri
verdiğini iddia ederken satıcı inkâr ediyor; ihtilâf edilen meblağın hiçbirinin
defterinde kaydedilmediği göz önünde bulundurulursa hüküm nedir?
Cevap: Eğer müşterinin satıcıya
verdiğini iddia ettiği şeyi gerçekten verdiği ispatlanırsa onun üzerinde borç
yoktur. Aksi durumda bu konuda meblağı almadığını ileri süren satıcının sözü
önceliklidir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder