Cevap: Günümüzde tedavülde olan kâğıt
paralarla mudarebe yapmanın sakıncası yoktur; fakat eşya ile mudarebe yapmak
sahih değildir.
Soru 803: Üretim,
hizmet, dağıtım ve ticaret alanlarında mudarebe akdinden yararlanmak sahih
midir? Ve acaba günümüzde ticarî alanlar dışında mudarebe adı altında yaygın
olarak yapılan akitler şer'an sahih midir?
Cevap: Mudarebe akdi, sermayenin
sadece alım satım yoluyla ticaret yapmakta kullanılmasıyla ilgili olup,
sermayenin üretim, dağıtım, hizmet vb. alanlarda muda-rebe adına kullanılması
sahih değildir. Ancak bu gibi faaliyetleri cüâle (mükâfat vaat etmek), sulh
gibi diğer şer'î akitlerin biriyle yapmanın sakıncası yoktur.
Soru 804:
Arkadaşlarımdan birinden, bir süre sonra fazlasıyla geri ödemek koşuluyla
mudarebe adı altında bir miktar para aldım. Bu paranın bir bölümünü, paraya
ihtiyacı olan başka bir arkadaşıma verdim ve o da para sahibine ödeyeceğim
kârın üçte birini üstlendi; acaba bu iş sahih midir?
Cevap: Bir süre sonra aynı parayı
fazlasıyla birlikte geri ödemek şartıyla bir kimseden para almak, mudare-be
akdinin kapsamına girmez; bu iş haram olan faizli borçtur. Mudarebe olarak
alınan para da borç değildir ve çalıştıranın mülküne geçmez; tersine sahibinin
mülkiyetinde kalır, çalıştıran kişi ise sadece anlaşmalarına göre kârda ortak
olmak kaydıyla parayla ticaret yapabilir. Parayı çalıştırmak için alan kişi,
sahibinin izni olmaksızın onun bir bölümünü borç olarak veya mudare-be
unvanıyla başkasına veremez.
Soru 805: Her ay
yaklaşık yüzde dört veya beş kâr almak şartıyla mudarebe adı altında borç veren
kişilerden, mudarebe adı altında para almanın hükmü nedir?
Cevap: Bu şekilde borç almak hiçbir
şekilde muda-rebe değildir; bu iş haram olan faizli borç almadır ve formalite
icabı sözleşmenin isminin değiştirilmesiyle faiz helâl olmaz. Ancak bununla
birlikte borç almanın kendisi sahihtir ve borç alan kişi borç aldığı malın
maliki olur.
Soru 806: Bir kimse,
her ay kâr olarak kendisine belli bir miktar para ödemesi ve zararını da
kendisi karşılaması şartıyla başka birisine ticaret yapması için bir miktar
para verirse; acaba bu muamele sahih midir?
Cevap: İki kişi aralarında sermaye
koyanın malı üzerinde şer'an sahih olan bir şekilde mudarebe anlaşması yapar ve
parayı çalıştıran kişinin sermaye sahibine, hissesine düşen kârdan alelhesap
olarak her ay bir miktar para vermesi ve zarar ettiği takdirde çalıştıran
kişinin zararı karşılaması şartını koşarlarsa, bu muamelenin sakıncası yoktur;
aksi durumda bu muamelenin şer'î bir geçerliliği yoktur.
Soru 807: Birine, elde
edilen kârı aramızda eşit olarak bölüştürmek şartıyla birkaç tane nakliye aracını
ithal edip satması için bir miktar para verdim. Bir süre sonra bana bir miktar
para vererek, "Bu, kârdan senin hissene düşendir." dedi; acaba benim
bu parayı almam caiz midir?
Cevap: Eğer sermayeyi mudarebe
sözleşmesi çerçevesinde ona vermişseniz, o da o sermaye ile nakliye araçları
satın alıp sattıktan sonra kârdan sizin payınıza düşeni vermişse, bu para size
helâldir.
Soru 808: Bir kimse,
ticaret yapması için başka bir kişiye bir miktar para verir ve ileride
hesaplaşmak üzere her ay kendisinden alelhesap bir miktar para alır ve yıl
sonunda kâr ve zararı hesaplarlar; eğer para sahibiyle bu adam kendi
rızalarıyla kâr ve zararı birbirlerine bağışlarlarsa, acaba onların bu ameli
sahih midir?
Cevap: Eğer parayı mudarebe olarak
sahih bir şekilde çalıştırana vermişse, para sahibinin parayı çalıştıran
kişiden her ay paranın kârından alelhesap bir miktar almasının ve yıl sonunda
her birinin ötekinden hak ettiği şey üzerinde sulh etmesinin (uzlaşmasının)
sakıncası yoktur. Fakat sermaye sahibi parayı borç olarak verir ve borçlunun
her ay kendisine kâr olarak bir miktar para vermesini şart koşar da daha sonra
yıl sonunda her birinin diğerinden hak ettiği şey üzerinde sulh ederlerse, bu
iş haram olan faizli borçtur. Bu durumda her ne kadar borcun kendisi sahihse de
akit zımnında ileri sürülen şart batıldır ve sırf kâr ve zararı birbirlerine
bağışlamaya razı olmalarıyla bu iş helâl olmaz. Dolayısıyla, borç veren zarar
konusunda sorumluluğu olmadığı gibi, kârdan da bir şey alamaz.
Soru 809: Bir kimse,
kârın üçte ikisinin kendisine, üçte birinin ise para sahibine ait olması
şartıyla birisinden mudarebe olarak bir miktar para alır, ama bu parayla satın
aldığı malı kendi şehrine gönderirken mal yolda çalınır; bu durumda zararı
kimin ödemesi gerekiyor?
Cevap: Sermayenin veya ticaret
malının tamamının veya bir bölümünün telef olmasına, parayı çalıştıran kişinin
veya başkasının ifrat veya tefriti (ihmali) neden olmamışsa, zarar para
sahibine aittir ve kârla telâfi edilir; ancak (anlaşma metninde) parayı
çalıştıran kişinin para sahibinin zararını karşılamasının şart koşulması durumu
müstesna.
Soru 810: Faiz nitelendirilmeyecek şekilde, kârını
ken-di rızalarıyla aralarında bölüşmek şartıyla ticaret yapmak ve kazanç
sağlamak için birinden mal almak veya birine mal vermek caiz midir?
Cevap: Eğer ticaret amacıyla alınan
veya verilen mal borç çerçevesinde alınıp verilmişse, bu malın kârının hepsi
borçluya aittir; nitekim zarar ve ziyanı da ona aittir. Mal sahibi ise
borçludan sadece o malın bedelini isteyebilir ve borçludan kâr olarak bir şey
istemesi caiz değildir. Ama mudarebe olarak alınıp, mudarebe hükümlerinin
geçerli olması için şer'an mudarebenin sahih olması için gerekli şartları
gözetilerek aralarında sahih bir şekilde mudarebe akdinin gerçekleşmiş olması
gerekir. Mudarebenin sahih olma şartlarından birisi de taraflardan her birinin
payına düşen kâr miktarının yüzdelik olarak tayin edilmesidir; aksi durumda
malın ve ticaret kârının hepsi mal sahibinindir; onu çalıştıran kişi ise sadece
işinin emsalinin ücretini alabilir.
Soru 811: Bankalar
yaptıkları muamelelerde zararı hiçbir şekilde kabul etmedikleri için banka
muameleleri gerçekten mudarebe sayılmayacağından, acaba para sahiplerinin
bankaya yatırdıkları paralarının kârı olarak her ay bankadan aldıkları miktar
helâl sayılır mı?
Cevap: Bankanın zararı üstlenmeyi
kabul etmemesi, mudarebenin batıl olmasını gerektirmez ve bu iş muda-rebe
akdinin formalite icabı yapılmış bir muamele olduğunu göstermez; çünkü şer'an
para sahibi veya vekilinin (burada banka), mudarebe akdinde parayı çalıştıran
kişiye, zarar ve ziyanı üstlenmesini şart koşmasının sakıncası yoktur.
Dolayısıyla, formalite gereği yapıldığı ve herhangi bir nedenle batıl olduğu
anlaşılmadıkça, para sahipleri tarafından vekil olan bankanın yaptığı işlemin
mudarebe olduğunu iddia etmesi durumunda onun sahih olduğuna hükmedilir;
bankanın kâr olarak para sahiplerine verdiği paralar da onlara helâldir.
Soru 812: Alış verişte
kullanması için bir kuyumcuya belli bir miktar para verdim. Kuyumcu genelde
zarar görmeyip devamlı kâr ettiği için acaba ondan kâr olarak her ay belli bir
meblağ istemem caiz midir? Eğer bu iş sakıncalıysa, onun yerine kuyumcudan bir
miktar mücevher almam caiz olur mu? Ve acaba bu meblağı aramızda aracı olan
başka birinin eliyle bana verirse, sakınca giderilir mi? Yine bu paranın
karşılığında hediye olarak bana bir meblağ verirse, sakıncası var mıdır?
Cevap: Mudarebede sermaye sahibi ve
onu çalıştıran kişiden her birinin kâr hissesinin üçte bir, dörtte bir ve yarı
gibi kesirlerin biriyle belirtilmesi şarttır. Dolayısıyla mudarebe
sözleşmesinde, para sahibi için sermayenin kârı olarak aylık belli bir meblağ
tayin edilirse, mudarebe sahih değildir. Bu konuda belirtilen aylık kârın nakit
para veya eşya ve mücevher olması arasında ve yine para sahibinin o kârı şahsen
kendisinin almasıyla başka birisinin vasıtasıyla alması arasında ve yine o kârı
payına düşen kâr olarak veya parasıyla ticaret etmesi karşılığında parasını
çalıştıran kişiden hediye olarak alması arasında hiçbir fark yoktur. Ancak, kâr
edildiği belli olduktan sonra mudarebe sözleşmesinin süresi sona erdiğinde
hesaplaşmak üzere sermaye sahibinin kârdan her ay alelhesap belli bir meblağ
almayı şart koşmasının sakıncası yoktur.
Soru 813: Bir kimsenin
elde edilen kârı, paraları oranında para sahipleri ile kendi arasında bölüşmek
şartıyla ticaret yapmak için birkaç kişiden mudarebe sözleşmesi çerçevesinde
para almasının hükmü nedir?
Cevap: Ticaret yapmak için paraları
birbirine karıştırmayı sahiplerinin izniyle yaparlarsa bunun sakıncası yoktur.
Soru 814: Akd-ı
lâzımda (uyulması gerekli bir akitte),
parayı çalıştıran kişinin, her ay para sahibinin kârdan hissesine düşen para
karşılığında ona belli bir meblağ ödemesi ve fazlalık ve noksanlık konusunda
sulh etmelerinin şart koşulması sahih midir? Ayrı bir ifadeyle, acaba akd-ı
lâzımda mudarebe hükümlerine ters düşen bir şartın koşulması sahih midir?
Cevap: Kâr ortaya çıktıktan sonra,
para sahibinin yüzdelik olarak belirlenen kâr payı ile, aylık olarak ken-dine
ödenecek meblağ arasında sulh etmesi şart koşulmuşsa, bunun sakıncası yoktur;
fakat para sahibinin kâr hissesinin, kendisine aylık olarak ödenecek meblağ
olarak belirlenmesi şart koşulmuşsa, bu mudarebeye ters düştüğü için batıldır.
Soru 815: Bir tüccar,
yapacağı ticaretin kârından belli bir yüzdeliği sermaye sahibine vermek üzere
mudarebe olarak bir miktar para alır ve ticaret yapmak için kendi sermayesine
karıştırır. İşin başında bu paranın getireceği aylık kârı teşhis etmenin zor
olduğunu ikisi de bildikleri için sulh etmeye karar verirler; acaba bu durumda
mudarebe akdi şer'an sahih midir?
Cevap: Mudarebenin sıhhati için öteki
şartlara uyulmuşsa, para sahibinin aylık kâr oranını teşhis etmesinin imkânsız
oluşu, mudarebe akdinin sıhhatine halel getirmez. Dolayısıyla mudarebe
sözleşmesini şer'î şartlarına uygun olarak yaptıktan sonra kâr tahakkuk
ettiğinde para sahibinin hissesine düşen kârı belli bir miktar paraya sulh
etmesi konusunda anlaşmalarının sakıncası yoktur.
Soru 816: Bir kimse,
üçüncü bir kişinin kefil olması şartıyla mudarebe olarak birine bir miktar para
verir ve parayı çalıştıran adam parayla birlikte kaçarsa, para sahibi mudarebe
parasını almak için kefile müracaat edebilir mi?
Cevap: Anlatıldığı şekilde mudarebeye
yatırılan sermayeye kefil olmayı şart koşmanın sakıncası yoktur. Dolayısıyla
eğer parayı çalıştıran kişi mudarebe sermayesi olarak aldığı parayla birlikte
kaçarsa ya da ifrat veya tefritle onu zayi ederse, para sahibi parasının
karşılığını almak için kefile müracaat edebilir.
Soru 817: Mudarebe
olarak parayı çalıştıran kişi, ticaret yapmak için birkaç kişiden aldığı
sermayenin tümünden veya belli bir kişinin sermayesinden bir miktarını
sahibinden izin almaksızın başka birine borç verirse, bu durumda mudarebe için
kendisine verilen paralara karşı yed-i damân[37] (kaybı karşılamakla
yükümlü) sayılır mı?
Cevap: Sahibinden izin almadan
mudarebe parasını birisine borç vermesiyle, o para hususunda onun yed-i emaneti[38]
yed-i damâna dönüşür ve onu tazmin etmesi gerekir; diğer paralar konusunda
ifrat ve tefrit etmemişse, onlara göre güvenilir olarak kalır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder