3 Kasım 2013 Pazar

ORTAKLIK

Soru 598: Bir şirket sahibiyle sermayeyi kullanmada benim tarafımdan vekil olup hisse senetlerinin kârından her ay bana örneğin elli bin riyal vermesi kaydıyla sermayede ortak oldum ve bir yıl sonra bu mal ve kârı karşılığında ondan bir arsa aldım; bu arsanın hükmü nedir?

Cevap: Sorudaki varsayımda yatırımda ortaklık ve sermayenin şirket sahibi tarafından çalıştırılması izni söz konusudur. Dolayısıyla elde edilen kazanç eğer şer-an helâl olan bir şekilde gerçekleşmişse, arsayı almanın sakıncası yoktur.

Soru 599: Birkaç kişi ortak olarak bir şey satın alırken aralarında kur'a çekerek kimin adına çıkarsa onu ona vermeyi şart koşmalarının hükmü nedir?

Cevap: Kur'a çekmekten maksat, herkesin ortak maldaki hissesini kur'a çekiminden sonra adına çıkan kimseye kendi rızalarıyla hibe etmekse, bunun sakıncası yoktur; fakat maksat, ortak malın kur'a çekimiyle adına kur'a çıkan kişinin malı olması ise, bu şer'an sahih değildir. Bunun gibi asıl maksat kaybetme-kazanma (kumar) olursa da sahih değildir.

Soru 600: İki kişi bir tarla satın alır ve yirmi yıl süreyle ortak olarak orayı ekip biçerler. Şimdi ortaklardan biri kendi hissesini başkalarına satmak istiyor; acaba böyle bir hakkı var mı, yoksa sadece öteki ortak mı onu satın alma hakkına sahiptir? Eğer hissesini ortağına satmazsa acaba öteki ortağın buna itiraz etme hakkı var mıdır?

Cevap: Ortaklardan biri, diğerini hissesini kendisine satmaya zorlayamaz ve hissesini başka birine satmak istediğinde de ona itiraz edemez. Ancak muamele kesinleştikten sonra eğer şufa hakkının gerçekleşmesi için bütün şartlar mevcutsa, onu şufa (ortağından satın almada öncelikli olma) hakkına dayanarak alabilir.

Soru 601: Sanayi ve ticarî şirketlerin veya bazı bankaların satışa sundukları hisse senetlerinin alım satımının hükmü nedir? Şöyle ki, bir hisse senedi satın alındıktan sonra borsada pazarlanmakta, alınıp satılmakta ve böylece fiyatı alış fiyatından yukarı çıkmakta veya aşağı inmekte; alım satımın sermaye üzerinde değil de hisse üzerinde yapıldığı kesindir. Yine eğer bu şirketlerin faize dayalı faaliyetleri olduğu bilinirse veya bu konuda şüphe edilirse hüküm nedir?

Cevap: İşyeri, fabrika, şirket veya banka hisselerinin malî değeri, eğer hisselerin kendisinden kaynaklanır ve malî değeri belirleme yetkisine sahip olan kimsenin hisselere malî değer vermesi sonucu ortaya çıkarsa, bu durumda onun alım satımının sakıncası yoktur. Yine eğer fabrika, şirket, iş yeri ve bankanın değeri ve sermayesi ölçü alınarak hisselerine malî değer verilirse, yani her bir hisse senedi o değer ve sermayenin bir bölümünü temsil ettiği için bir değer belirlenirse, alım satımının sakıncası yoktur. Ancak, bu şirketin hisselerinin tümü hakkında ve aldanmayı önlemede etkili olan diğer şeylerden haberdar olmak ve söz konusu şirket, iş yeri ve fabrikanın iş ve faaliyetinin şer'an helâl olması gerekir.

Soru 602: Biz üç kişi bir tavuk mezbahasına ve oraya ait bir mülke ortağız. Aramızda uyum olmadığı için ortaklıktan ayrılmaya karar verdik ve bu amaçla mezbahayla ona ait mülkü ortaklar arasında açık artırma ile satışa koyduk. Açık artırmayı ortakların biri kazandı. Fakat bu güne kadar bize hiçbir ödemede bulunmamıştır. Acaba bu muamele geçersiz sayılır mı?

Cevap: Bir malın sırf açık artırmaya çıkarılması ve ortaklardan biri veya başka biri tarafından en yüksek fiyatın teklif edilmesi, satışın gerçekleşmesi ve mülkiyetin intikali için yeterli değildir. Hisselerin satışı şer'an sahih bir şekilde gerçekleşmedikçe ortaklık aynen devam eder. Fakat satış sahih bir şekilde gerçekleşirse, müşterinin parayı ödemeyi geciktirmesi satışın batıl olmasına sebep olmaz.

Soru 603: Şirket kurup resmî işlemlerini tamamladıktan sonra diğer ortakların muvafakatiyle şirketteki hissemi başka birine sattım. Müşteri de bunun karşısında bana birkaç tane çek verdi. Ancak hesabında çeklerin karşılığı olmadığından müşteriye müracaat ettiğimde benden çekleri alarak şirketteki hissemi geri verdi. Fakat hissem resmiyette onun adında kaldı. Daha sonra müşterinin bu hisseyi başka birine satmış olduğunu anladım; acaba onun bu satışı sahih midir, yoksa kendi hissemi isteme hakkına sahip miyim?

Cevap: Sizinle muameleyi feshettikten sonra hisseleri satmışsa, bu durumda onun bu satışı fuzulî olup geçerliliği sizin izninize bağlıdır. Ama satışı feshetmeden önce o hisseyi üçüncü bir kişiye satmış ise, bu durumda bu satışın sıhhatine hükmedilir ve müşteri birinci muameleyi feshettikten sonra muameleyi feshettiği günün fiyatı üzerinden malın (hissenin) değerini size geri vermelidir.

Soru 604: Babalarından kendilerine bir ev miras kalmış iki kardeşten biri, payına düşeni almak veya satışla ortaklıktan ayrılmak ister. Fakat ötekisi bu konuda tüm çözüm yollarını reddeder; bölüşmeye, hissesini kardeşine satmaya ve kardeşinin hissesini satın almaya yanaş-maz. Bu nedenle birinci kardeş mahkemeye başvurur. Mahkeme de evi araştırması için adlî uzman (bilirkişi) görevlendirir ve araştırma sonucu evin bölünemeyeceği ve ortaklığın sona ermesi için ya birisinin hissesini diğerine satması veya ev üçüncü bir kişiye satıldıktan son-ra ortakların parasını teslim alması gerektiği bildirilir ve mahkeme tarafından bu görüş onaylanır. Böylece ev açık artırımlı satışa çıkarılarak satılır ve parası ortaklara teslim edilir. Acaba bu satış geçerli midir ve kardeşlerin her birinin o paradan kendi hissesini alması caiz midir?

Cevap: Bunun sakıncası yoktur.

Soru 605: Ortaklardan biri şirketin parasıyla bir mülk satın alarak onu eşinin adına geçirir; acaba bu muamele ortakların hepsine mi aittir ve mal ortakların hepsinin mi sayılır? Ve acaba o ortağın eşi, kocası izin vermese bile şer'an mezkur mülkü ortakların adına geçirmekle yükümlü müdür?

Cevap: Bu şahıs o mülkü eğer zimmetinde olan küllî parayla (yükümlü olduğu paranın geneliyle) kendisi veya karısı için satın almış ve daha sonra parasını şirketin ortak parasından vermişse, bu durumda o mülk ona veya karısına aittir ve diğer ortaklara sadece malları oranında borçlu olur. Fakat onu bizzat şirketin kendi malıyla satın almış ise, bu durumda muamele ortakların hissesi oranında fuzulî olup geçerliliği ortakların iznine bağlıdır.

Soru 606: Acaba mirasçılardan bazıları veya vekilleri diğer mirasçıların muvafakati olmaksızın müşâ malda (ifraz edilmemiş ortak mal) bilfiil tasarruf edebilirler mi veya o mal üzerinde muamele yapabilirler mi?

Cevap: Ortaklardan birinin ortak malda diğer ortakların izni veya rızası olmaksızın bilfiil tasarruf yapması caiz değildir. Yine ortaklardan birinin diğer ortakların izni veya rızası olmaksızın ortak mallarla muamele yap-ması sahih değildir.

Soru 607: Ortaklardan bazıları müşâ mülkü (ifraz edilmemiş ortak mülkü) satar veya başka birisi satar da bazı ortaklar buna izin verirlerse, acaba bu satış sahih midir ve hepsinin rızası olmadan bütün ortaklar için geçerli midir, yoksa bu satışın bütün ortaklar için geçerliliği hepsinin rıza ve kabulüne mi bağlıdır? Ve Eğer hepsinin rızası şartsa, acaba bu durumda malda ortaklığın, ticarî bir şirket içinde olmasıyla âdi bir şirket içinde olması arasında fark var mıdır? Yani böylece birinci tür şirkette değil de, ikinci tür şirkette ortakların tümünün rızasının şart olduğu söylenebilir mi?

Cevap: Satış sadece onu satan veya satışına izin veren kişinin hissesinde sahih ve geçerlidir, diğer ortakların hissesinde ise her birinin iznine bağlıdır; bu konuda ortaklık veya şirket türleri arasında hiçbir fark yoktur.

Soru 608: Bir kişi bankayla ortaklaşa konut yapmak için bankadan bir miktar para borç alır. Evi yaptıktan sonra doğal afetlere karşı onu banka nezdinde sigorta eder. Şimdi evin bir köşesi yağmur veya kuyu suyu rutubetiyle yıkılmış olup onarmak için bir miktar paraya ihtiyaç vardır. Fakat banka bu konuda sorumluluk kabul etmiyor ve sigorta şirketi bu hasarın, sözleşme dışında olduğunu söylüyor, bu durumda bu hasarın sorumlusu kimdir?

Cevap: Sigorta şirketi, sigorta sözleşmesi kuralları dışındaki hasarlardan sorumlu değildir. Evin tamir masrafları ve başka birinin tazminatıyla yükümlü olmadığı zararlar ev sahibine aittir. Banka ise eğer sivil ortaklık sözleşmesi çerçevesinde binaya ortaksa, bu durumda hissesine oranla zararı ödemelidir; hasarın özel bir şahsa isnat edilmesi durumu müstesna.

Soru 609: Üç kişi birlikte ticaret yapmak için ortaklaşa birkaç ticaret yeri satın alırlar; ancak ortaklardan biri o yerlerden yararlanma, hatta kiraya verme veya satma konusunda diğer ortaklarla uzlaşmaktan kaçınır. Bu konuda soru şudur:
a) Ortaklardan birinin diğer iki ortağın izni olmaksızın kendi hissesini satması veya kiraya vermesi caiz midir?
b) Ortaklardan birinin diğer iki ortaktan izin almaksızın o ticaret yerlerinde işe başlaması caiz midir?
c) Onun bu yerlerden birini kendisine alıp ötekileri diğer iki ortağa vermesi caiz midir?

Cevap:
 a) Ortaklardan her birinin kendi ortak hissesini diğer ortakların izni olmaksızın satması caizdir.
b) Ortaklardan birinin diğer ortakların izni olmaksızın ortak malı kullanması caiz değildir.
c) Ortaklardan hiçbiri diğer ortakların muvafakati olmadan kendi başına ortak maldan kendi hissesini ayıramaz.

Soru 610: Bir bölgenin ahalisi ağaçlık bir alanda bir hüseyniye[27] yapmak istiyorlar. Fakat yerde hissesi olan ahaliden bazıları buna rıza göstermiyorlar; bu durumda orada hüseyniye yapmanın hükmü nedir? Arsanın enfalden[28] olma veya şehrin umuma ait yerlerinden olma ihtimali varsa hüküm nedir?

Cevap: Eğer arsa ahalinin ortak mülküyse, bu durumda orada tasarruf etmek bütün ortakların iznine bağlıdır; fakat enfalden ise bu durumda kullanma yetkisi İslâm Devleti'nin elindedir; dolayısıyla devletin izni olmaksızın orada tasarruf etmek caiz olmaz. Ve yine eğer şehrin umuma ait yerlerinden olursa hüküm aynıdır.

Soru 611: Mirasçılardan biri eğer ortak bağdan kendi hissesinin satılmasına razı olmazsa, acaba diğer mirasçıların veya devlet kurumlarından birinin onu buna zorlaması caiz midir?

Cevap: Taksim ve hisseleri ayırmak mümkün olursa, ortaklardan hiçbiri veya başka biri ortaklardan birini hissesini satmaya zorlayamaz. Bu durumda ortakların her biri sadece ötekilerden kendine ait olan hissesini ayırmalarını isteyebilir; ancak ağaçlandırılmış bahçeyi taksim ve ifraz konusunda İslâm Devleti tarafından özel birtakım kanunlar konulmuşsa, bu kuralların gözetilmesi farzdır. Fakat müşâ mülk (ortak) taksim ve ifraz edilecek durumda değilse, ortaklardan her biri ortağını, hissesini satmaya veya ortağının hissesini satın almaya zorlaması için şer'î hâkime müracaat edebilir.

Soru 612: Dört erkek kardeş ortak oldukları mallarıyla bir arada yaşarlarken bunlardan ikisi evlenir ve her biri küçük kardeşlerinden birinin bakımını üstleneceğini ve onu evlendireceğini taahhüt eder. Fakat hiçbiri taahhütlerini yerine getirmedikleri için küçük kardeşler onlardan ayrılmayı ve ortak mallarının bölün-mesini isterler; bu durumda şer'an mallarının nasıl bölünmesi gerekir?

Cevap: Ortak maldan kendisine harcayan kardeşler, ortak maldan kendileri kadar harcamayan kardeşlere kendilerinin harcadıklarının karşılığını borçlu olurlar. Bu durumda diğer kardeşler de onlardan bunun karşılığını kendi mallarından vermelerini isteyebilirler ve sonra mevcut ortak malı aralarında eşit olarak bölüşürler veya ilk önce ortak maldan hiç harcamayanlara veya diğerlerinin aldığından daha az alanlara her biri eşit oranda almış olacak şekilde verirler, sonra geri kalan mal aralarında eşit olarak bölünür.

Soru 613: Çay kurumu şehirlerdeki çay bayilerini çay kurumunda üye ve ortak olmaya zorluyor; acaba çay kurumunun bayileri ortaklığa zorlaması caiz midir? Ve acaba zorlamayla olan bu ortaklık sahih midir?

Cevap: Çay kurumu eğer çay bayilerine şehirlerde birtakım imkânlar sağlıyor ve dağıtmaları için onlara çay verip benzeri hizmetler sunuyorsa, onlara çay kurumunda ortak olmayı ve kendilerinden başkalarıyla alış veriş yapmamayı şart koşmasının ve bu ortaklığın sakıncası yoktur.

Soru 614: Şirketin müdür veya sorumlularının, elde edilen kârları hisse sahiplerinden izin almaksızın hayır işlerde harcamaları caiz midir?

Cevap: Ortaklardan her birinin ortak maldan elde edilen kâr payı ve onu harcama yetkisi o payın sahibine aittir. Dolayısıyla başka bir kişi onun vekâletini almaksızın veya ondan izin almaksızın o maldan harcama yaparsa, hayır işlerde harcamış olsa bile bunu tazmin etmekle yükümlüdür.

Soru 615: Üç kişi ticarî bir yerde ortaktır. Elde edilen kâr aralarında eşit olarak bölünmesi şartıyla birinci ortak sermayenin yarısını, ikinci ve üçüncü ortak ise dörtte birini vermişlerdir. Fakat ikinci ve üçüncü ortak iş yerinde sürekli çalışıyorken birinci ortak orada çok az çalışmaktadır; acaba mezkur şartla bu ortaklık sahih midir?

Cevap: Ortaklık sözleşmesinde ortakların her birinin verdiği sermayenin eşit olması şart değildir. Dolayısıyla ortakların her birinin sermaye olarak verdiği para miktarının farklı olmasına rağmen kârın ortaklar arasında eşit olarak bölünmesinin şart koşulmasının sakıncası yoktur. İş yerinde çalışmaya gelince; eğer ortaklık sözleşmesinde bu konuda hiçbir şey kaydedilmemişse, ortaklardan her biri çalıştığı miktarda işinin emsalinin ücretini alma hakkına sahiptir.

Soru 616: Devlet ve özel sektör tarafından ortaklaşa kurulan bir şirketin idare işleri, şirkette hisse sahibi olanların temsilcileri tarafından gözetilmektedir. Bu şirkete ait nakliye araçlarının müdürler ve diğer çalışanlar tarafından özel işleri için yaygın olarak kullanılması caiz midir?

Cevap: Şirkete ait nakliye araçlarının ve diğer malların, şirketin işleriyle ilişkisi olmayan yerlerde kullanımı hisse sahiplerinin veya onların temsilcilerinin iznine bağlıdır.

Soru 617: Bir şirketin tüzüğüne göre, ihtilâflı konuların halli için bir hakemler kurulu oluşturması öngörülmüştür; ancak bu kurul, şirketin üyeleri tarafından kurulmadıkça sorumluluğunu yerine getiremez. Hâlihazır-da hissedarlardan %51'i kendi haklarından vazgeçtikleri için böyle bir kurulun kurulmasını talep etmiyorlar. Acaba kendi haklarından vazgeçen ortakların, haklarından vazgeçmemiş ortakların haklarının korunması için bu kurulun oluşturulmasına iştirak etmeleri gerekir mi?

Cevap: Eğer şirketin iç tüzüğü uyarınca gereken hallerde hakemler kurulunun oluşturulması için üyeler taahhütte bulunmuşlarsa, kendi taahhütlerine uymaları gerekir. Üyelerden bazılarının kendi haklarından vazgeçmeleri, hakemler kurulunun oluşturulmasıyla ilgili olarak mevcut taahhütlerine amel etmemelerini şer'an caiz kılmaz.

Soru 618: Sermayeye ortak olan iki kişi hava parasına da ortak oldukları bir yerde ortak bir ticaret yapıyorlar, yıl sonunda da kâr ve zararları belirleyip bölüşüyorlar. Son zamanlarda ortaklardan birisi günlük işleri bırakarak ticarethaneden sermayesini almasına rağmen öteki ortak o mekânda ticarî muameleleri sürdürmektedir. Fakat fiilen ayrılan ortak diğer ortağın kendisi için yapmış olduğu özel muamelelerde de ortak olduğunu iddia etmektedir; bu konuda hüküm nedir?

Cevap: Sırf mülkte veya ticarethanenin hava parasında ortaklık, ticarette ve ondan elde edilen kârda ortak olmak için yeterli değildir; ticaret ve kârda ortak olabilmek için ticaret sermayesine ortak olmak gerekir. Dolayısıyla ortak malda ortakların hissesi sahih bir şekilde taksim edilip her biri sermayesini aldıktan sonra ortaklardan birisi ticarethanede ticaretini sürdürürse, sermayesini alan kişinin arkadaşının ticaretinde hiçbir hakkı olmaz; sadece hissesi oranında ticarethaneden kira veya emsalinin ücretini isteyebilir. Ancak ortak sermaye taksiminden önce ticareti sürdürmüş olursa, öteki ortağın sermayedeki ortaklığı oranında birinci ortağın ticaretinde hakkı vardır.

Soru 619: Eline geçecek olan malını İslâm ve hak mektebe aykırı düşünceleri yaymakta harcama ihtimalini göz önünde bulundurarak kız kardeşimin kendi mallarını elde etmesini engellemem ve şirketteki hissesini ayırıp hakkını ona vermekten kaçınmam uygun mudur?

Cevap: Ortaklardan hiçbiri, diğer bir ortağın ayrılmasını engelleyemez. Aynı şekilde mal varlığını aldığında harcanması caiz olmayan kötülük ve günahta kullanacağı endişesiyle diğer bir ortağın ortaklıktan ayrılmasına ve ortak mallarına ulaşmasına engel olamaz; aksine bu konuda ortağın isteğini yerine getirmeleri farzdır; ama onun mallarını haram işlerde kullanması kendi-sine haramdır. Nitekim o mallarını harcanması caiz olmayan yerlerde harcarsa, başkalarına düşen onu mün-kerden, kötü işlerden alıkoymak olmalıdır.

Soru 620: Bir köyde alanı on hektara ulaşan bir göl var. Bu göl çiftçilerin atalarının mülküydü. Her yıl kış mevsiminde orada toplanan sular tarla ve bağların sulanmasında kullanılıyordu. Şimdi devlet bu gölün ortasından büyük bir yol geçirmiş ve gölden geriye sadece beş hektarlık bir alan kalmıştır. Bu durumda acaba gölün geri kalan kısmı belediyeye mi aittir, yoksa çiftçilere mi?


Cevap: Eğer göl çiftçilerin atalarının mülkü olup miras yoluyla onlara ulaşmışsa, bu durumda gölün geri kalan kısmı çiftçilerindir ve onda belediyenin hiçbir hakkı yoktur; ancak devletin bu konuda özel kanunlarının olması müstesna.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder