Soru 598: Bir şirket
sahibiyle sermayeyi kullanmada benim tarafımdan vekil olup hisse senetlerinin
kârından her ay bana örneğin elli bin riyal vermesi kaydıyla sermayede ortak
oldum ve bir yıl sonra bu mal ve kârı karşılığında ondan bir arsa aldım; bu
arsanın hükmü nedir?
Cevap: Sorudaki varsayımda yatırımda
ortaklık ve sermayenin şirket sahibi tarafından çalıştırılması izni söz
konusudur. Dolayısıyla elde edilen kazanç eğer şer-an helâl olan bir şekilde
gerçekleşmişse, arsayı almanın sakıncası yoktur.
Soru 599: Birkaç kişi
ortak olarak bir şey satın alırken aralarında kur'a çekerek kimin adına çıkarsa
onu ona vermeyi şart koşmalarının hükmü nedir?
Cevap: Kur'a çekmekten maksat,
herkesin ortak maldaki hissesini kur'a çekiminden sonra adına çıkan kimseye
kendi rızalarıyla hibe etmekse, bunun sakıncası yoktur; fakat maksat, ortak
malın kur'a çekimiyle adına kur'a çıkan kişinin malı olması ise, bu şer'an
sahih değildir. Bunun gibi asıl maksat kaybetme-kazanma (kumar) olursa da sahih
değildir.
Soru 600: İki kişi bir
tarla satın alır ve yirmi yıl süreyle ortak olarak orayı ekip biçerler. Şimdi
ortaklardan biri kendi hissesini başkalarına satmak istiyor; acaba böyle bir
hakkı var mı, yoksa sadece öteki ortak mı onu satın alma hakkına sahiptir? Eğer
hissesini ortağına satmazsa acaba öteki ortağın buna itiraz etme hakkı var
mıdır?
Cevap: Ortaklardan biri, diğerini
hissesini kendisine satmaya zorlayamaz ve hissesini başka birine satmak
istediğinde de ona itiraz edemez. Ancak muamele kesinleştikten sonra eğer şufa
hakkının gerçekleşmesi için bütün şartlar mevcutsa, onu şufa (ortağından satın
almada öncelikli olma) hakkına dayanarak alabilir.
Soru 601: Sanayi ve
ticarî şirketlerin veya bazı bankaların satışa sundukları hisse senetlerinin
alım satımının hükmü nedir? Şöyle ki, bir hisse senedi satın alındıktan sonra
borsada pazarlanmakta, alınıp satılmakta ve böylece fiyatı alış fiyatından
yukarı çıkmakta veya aşağı inmekte; alım satımın sermaye üzerinde değil de
hisse üzerinde yapıldığı kesindir. Yine eğer bu şirketlerin faize dayalı
faaliyetleri olduğu bilinirse veya bu konuda şüphe edilirse hüküm nedir?
Cevap: İşyeri, fabrika, şirket veya
banka hisselerinin malî değeri, eğer hisselerin kendisinden kaynaklanır ve malî
değeri belirleme yetkisine sahip olan kimsenin hisselere malî değer vermesi
sonucu ortaya çıkarsa, bu durumda onun alım satımının sakıncası yoktur. Yine
eğer fabrika, şirket, iş yeri ve bankanın değeri ve sermayesi ölçü alınarak
hisselerine malî değer verilirse, yani her bir hisse senedi o değer ve
sermayenin bir bölümünü temsil ettiği için bir değer belirlenirse, alım
satımının sakıncası yoktur. Ancak, bu şirketin hisselerinin tümü hakkında ve
aldanmayı önlemede etkili olan diğer şeylerden haberdar olmak ve söz konusu
şirket, iş yeri ve fabrikanın iş ve faaliyetinin şer'an helâl olması gerekir.
Soru 602: Biz üç kişi
bir tavuk mezbahasına ve oraya ait bir mülke ortağız. Aramızda uyum olmadığı
için ortaklıktan ayrılmaya karar verdik ve bu amaçla mezbahayla ona ait mülkü
ortaklar arasında açık artırma ile satışa koyduk. Açık artırmayı ortakların
biri kazandı. Fakat bu güne kadar bize hiçbir ödemede bulunmamıştır. Acaba bu
muamele geçersiz sayılır mı?
Cevap: Bir malın sırf açık artırmaya
çıkarılması ve ortaklardan biri veya başka biri tarafından en yüksek fiyatın
teklif edilmesi, satışın gerçekleşmesi ve mülkiyetin intikali için yeterli
değildir. Hisselerin satışı şer'an sahih bir şekilde gerçekleşmedikçe ortaklık
aynen devam eder. Fakat satış sahih bir şekilde gerçekleşirse, müşterinin parayı
ödemeyi geciktirmesi satışın batıl olmasına sebep olmaz.
Soru 603: Şirket kurup
resmî işlemlerini tamamladıktan sonra diğer ortakların muvafakatiyle şirketteki
hissemi başka birine sattım. Müşteri de bunun karşısında bana birkaç tane çek
verdi. Ancak hesabında çeklerin karşılığı olmadığından müşteriye müracaat
ettiğimde benden çekleri alarak şirketteki hissemi geri verdi. Fakat hissem
resmiyette onun adında kaldı. Daha sonra müşterinin bu hisseyi başka birine
satmış olduğunu anladım; acaba onun bu satışı sahih midir, yoksa kendi hissemi
isteme hakkına sahip miyim?
Cevap: Sizinle
muameleyi feshettikten sonra hisseleri satmışsa, bu durumda onun bu satışı
fuzulî olup geçerliliği sizin izninize bağlıdır. Ama satışı feshetmeden önce o
hisseyi üçüncü bir kişiye satmış ise, bu durumda bu satışın sıhhatine
hükmedilir ve müşteri birinci muameleyi feshettikten sonra muameleyi feshettiği
günün fiyatı üzerinden malın (hissenin) değerini size geri vermelidir.
Soru 604: Babalarından
kendilerine bir ev miras kalmış iki kardeşten biri, payına düşeni almak veya
satışla ortaklıktan ayrılmak ister. Fakat ötekisi bu konuda tüm çözüm yollarını
reddeder; bölüşmeye, hissesini kardeşine satmaya ve kardeşinin hissesini satın
almaya yanaş-maz. Bu nedenle birinci kardeş mahkemeye başvurur. Mahkeme de evi
araştırması için adlî uzman (bilirkişi) görevlendirir ve araştırma sonucu evin
bölünemeyeceği ve ortaklığın sona ermesi için ya birisinin hissesini diğerine
satması veya ev üçüncü bir kişiye satıldıktan son-ra ortakların parasını teslim
alması gerektiği bildirilir ve mahkeme tarafından bu görüş onaylanır. Böylece
ev açık artırımlı satışa çıkarılarak satılır ve parası ortaklara teslim edilir.
Acaba bu satış geçerli midir ve kardeşlerin her birinin o paradan kendi
hissesini alması caiz midir?
Cevap: Bunun sakıncası yoktur.
Soru 605: Ortaklardan
biri şirketin parasıyla bir mülk satın alarak onu eşinin adına geçirir; acaba
bu muamele ortakların hepsine mi aittir ve mal ortakların hepsinin mi sayılır?
Ve acaba o ortağın eşi, kocası izin vermese bile şer'an mezkur mülkü ortakların
adına geçirmekle yükümlü müdür?
Cevap: Bu şahıs
o mülkü eğer zimmetinde olan küllî parayla (yükümlü olduğu paranın geneliyle)
kendisi veya karısı için satın almış ve daha sonra parasını şirketin ortak parasından
vermişse, bu durumda o mülk ona veya karısına aittir ve diğer ortaklara sadece
malları oranında borçlu olur. Fakat onu bizzat şirketin kendi malıyla satın
almış ise, bu durumda muamele ortakların hissesi oranında fuzulî olup
geçerliliği ortakların iznine bağlıdır.
Soru 606: Acaba
mirasçılardan bazıları veya vekilleri diğer mirasçıların muvafakati olmaksızın
müşâ malda (ifraz edilmemiş ortak mal) bilfiil tasarruf edebilirler mi veya o
mal üzerinde muamele yapabilirler mi?
Cevap: Ortaklardan birinin ortak
malda diğer ortakların izni veya rızası olmaksızın bilfiil tasarruf yapması
caiz değildir. Yine ortaklardan birinin diğer ortakların izni veya rızası
olmaksızın ortak mallarla muamele yap-ması sahih değildir.
Soru 607: Ortaklardan
bazıları müşâ mülkü (ifraz edilmemiş ortak mülkü) satar veya başka birisi satar
da bazı ortaklar buna izin verirlerse, acaba bu satış sahih midir ve hepsinin
rızası olmadan bütün ortaklar için geçerli midir, yoksa bu satışın bütün
ortaklar için geçerliliği hepsinin rıza ve kabulüne mi bağlıdır? Ve Eğer
hepsinin rızası şartsa, acaba bu durumda malda ortaklığın, ticarî bir şirket
içinde olmasıyla âdi bir şirket içinde olması arasında fark var mıdır? Yani
böylece birinci tür şirkette değil de, ikinci tür şirkette ortakların tümünün
rızasının şart olduğu söylenebilir mi?
Cevap: Satış sadece onu satan veya
satışına izin veren kişinin hissesinde sahih ve geçerlidir, diğer ortakların
hissesinde ise her birinin iznine bağlıdır; bu konuda ortaklık veya şirket
türleri arasında hiçbir fark yoktur.
Soru 608: Bir kişi
bankayla ortaklaşa konut yapmak için bankadan bir miktar para borç alır. Evi
yaptıktan sonra doğal afetlere karşı onu banka nezdinde sigorta eder. Şimdi
evin bir köşesi yağmur veya kuyu suyu rutubetiyle yıkılmış olup onarmak için
bir miktar paraya ihtiyaç vardır. Fakat banka bu konuda sorumluluk kabul
etmiyor ve sigorta şirketi bu hasarın, sözleşme dışında olduğunu söylüyor, bu
durumda bu hasarın sorumlusu kimdir?
Cevap: Sigorta şirketi, sigorta
sözleşmesi kuralları dışındaki hasarlardan sorumlu değildir. Evin tamir
masrafları ve başka birinin tazminatıyla yükümlü olmadığı zararlar ev sahibine
aittir. Banka ise eğer sivil ortaklık sözleşmesi çerçevesinde binaya ortaksa,
bu durumda hissesine oranla zararı ödemelidir; hasarın özel bir şahsa isnat
edilmesi durumu müstesna.
Soru 609: Üç kişi
birlikte ticaret yapmak için ortaklaşa birkaç ticaret yeri satın alırlar; ancak
ortaklardan biri o yerlerden yararlanma, hatta kiraya verme veya satma
konusunda diğer ortaklarla uzlaşmaktan kaçınır. Bu konuda soru şudur:
a) Ortaklardan birinin diğer iki ortağın izni olmaksızın
kendi hissesini satması veya kiraya vermesi caiz midir?
b) Ortaklardan birinin diğer iki ortaktan izin almaksızın o
ticaret yerlerinde işe başlaması caiz midir?
c) Onun bu yerlerden birini kendisine alıp ötekileri diğer
iki ortağa vermesi caiz midir?
Cevap:
a) Ortaklardan her birinin kendi ortak hissesini diğer
ortakların izni olmaksızın satması caizdir.
b) Ortaklardan birinin diğer ortakların izni olmaksızın
ortak malı kullanması caiz değildir.
c) Ortaklardan hiçbiri diğer ortakların muvafakati olmadan
kendi başına ortak maldan kendi hissesini ayıramaz.
Soru 610: Bir bölgenin
ahalisi ağaçlık bir alanda bir hüseyniye[27] yapmak istiyorlar.
Fakat yerde hissesi olan ahaliden bazıları buna rıza göstermiyorlar; bu durumda
orada hüseyniye yapmanın hükmü nedir? Arsanın enfalden[28] olma veya
şehrin umuma ait yerlerinden olma ihtimali varsa hüküm nedir?
Cevap: Eğer arsa ahalinin ortak
mülküyse, bu durumda orada tasarruf etmek bütün ortakların iznine bağlıdır;
fakat enfalden ise bu durumda kullanma yetkisi İslâm Devleti'nin elindedir;
dolayısıyla devletin izni olmaksızın orada tasarruf etmek caiz olmaz. Ve yine
eğer şehrin umuma ait yerlerinden olursa hüküm aynıdır.
Soru 611:
Mirasçılardan biri eğer ortak bağdan kendi hissesinin satılmasına razı olmazsa,
acaba diğer mirasçıların veya devlet kurumlarından birinin onu buna zorlaması
caiz midir?
Cevap: Taksim ve hisseleri ayırmak
mümkün olursa, ortaklardan hiçbiri veya başka biri ortaklardan birini hissesini
satmaya zorlayamaz. Bu durumda ortakların her biri sadece ötekilerden kendine
ait olan hissesini ayırmalarını isteyebilir; ancak ağaçlandırılmış bahçeyi
taksim ve ifraz konusunda İslâm Devleti tarafından özel birtakım kanunlar
konulmuşsa, bu kuralların gözetilmesi farzdır. Fakat müşâ mülk (ortak) taksim
ve ifraz edilecek durumda değilse,
ortaklardan her biri ortağını, hissesini satmaya veya ortağının
hissesini satın almaya zorlaması için şer'î hâkime müracaat edebilir.
Soru 612: Dört erkek
kardeş ortak oldukları mallarıyla bir arada yaşarlarken bunlardan ikisi evlenir
ve her biri küçük kardeşlerinden birinin bakımını üstleneceğini ve onu
evlendireceğini taahhüt eder. Fakat hiçbiri taahhütlerini yerine getirmedikleri
için küçük kardeşler onlardan ayrılmayı ve ortak mallarının bölün-mesini
isterler; bu durumda şer'an mallarının nasıl bölünmesi gerekir?
Cevap: Ortak maldan kendisine
harcayan kardeşler, ortak maldan kendileri kadar harcamayan kardeşlere
kendilerinin harcadıklarının karşılığını borçlu olurlar. Bu durumda diğer
kardeşler de onlardan bunun karşılığını kendi mallarından vermelerini
isteyebilirler ve sonra mevcut ortak malı aralarında eşit olarak bölüşürler
veya ilk önce ortak maldan hiç harcamayanlara veya diğerlerinin aldığından daha
az alanlara her biri eşit oranda almış olacak şekilde verirler, sonra geri
kalan mal aralarında eşit olarak bölünür.
Soru 613: Çay kurumu
şehirlerdeki çay bayilerini çay kurumunda üye ve ortak olmaya zorluyor; acaba
çay kurumunun bayileri ortaklığa zorlaması caiz midir? Ve acaba zorlamayla olan
bu ortaklık sahih midir?
Cevap: Çay kurumu eğer çay bayilerine
şehirlerde birtakım imkânlar sağlıyor ve dağıtmaları için onlara çay verip
benzeri hizmetler sunuyorsa, onlara çay kurumunda ortak olmayı ve kendilerinden
başkalarıyla alış veriş yapmamayı şart koşmasının ve bu ortaklığın sakıncası
yoktur.
Soru 614: Şirketin
müdür veya sorumlularının, elde edilen kârları hisse sahiplerinden izin
almaksızın hayır işlerde harcamaları caiz midir?
Cevap: Ortaklardan her birinin ortak
maldan elde edilen kâr payı ve onu harcama yetkisi o payın sahibine aittir.
Dolayısıyla başka bir kişi onun vekâletini almaksızın veya ondan izin
almaksızın o maldan harcama yaparsa, hayır işlerde harcamış olsa bile bunu tazmin
etmekle yükümlüdür.
Soru 615: Üç kişi
ticarî bir yerde ortaktır. Elde edilen kâr aralarında eşit olarak bölünmesi
şartıyla birinci ortak sermayenin yarısını, ikinci ve üçüncü ortak ise dörtte
birini vermişlerdir. Fakat ikinci ve üçüncü
ortak iş yerinde sürekli çalışıyorken birinci ortak orada çok az çalışmaktadır;
acaba mezkur şartla bu ortaklık sahih midir?
Cevap: Ortaklık sözleşmesinde
ortakların her birinin verdiği sermayenin eşit olması şart değildir.
Dolayısıyla ortakların her birinin sermaye olarak verdiği para miktarının
farklı olmasına rağmen kârın ortaklar arasında eşit olarak bölünmesinin şart
koşulmasının sakıncası yoktur. İş yerinde çalışmaya gelince; eğer ortaklık
sözleşmesinde bu konuda hiçbir şey kaydedilmemişse, ortaklardan her biri çalıştığı
miktarda işinin emsalinin ücretini alma hakkına sahiptir.
Soru 616: Devlet ve
özel sektör tarafından ortaklaşa kurulan bir şirketin idare işleri, şirkette
hisse sahibi olanların temsilcileri tarafından gözetilmektedir. Bu şirkete ait
nakliye araçlarının müdürler ve diğer çalışanlar tarafından özel işleri için
yaygın olarak kullanılması caiz midir?
Cevap: Şirkete ait nakliye
araçlarının ve diğer malların, şirketin işleriyle ilişkisi olmayan yerlerde
kullanımı hisse sahiplerinin veya onların temsilcilerinin iznine bağlıdır.
Soru 617: Bir şirketin
tüzüğüne göre, ihtilâflı konuların halli için bir hakemler kurulu oluşturması
öngörülmüştür; ancak bu kurul, şirketin üyeleri tarafından kurulmadıkça sorumluluğunu
yerine getiremez. Hâlihazır-da hissedarlardan %51'i kendi haklarından
vazgeçtikleri için böyle bir kurulun kurulmasını talep etmiyorlar. Acaba kendi
haklarından vazgeçen ortakların, haklarından vazgeçmemiş ortakların haklarının
korunması için bu kurulun oluşturulmasına iştirak etmeleri gerekir mi?
Cevap: Eğer
şirketin iç tüzüğü uyarınca gereken hallerde hakemler kurulunun oluşturulması
için üyeler taahhütte bulunmuşlarsa, kendi taahhütlerine uymaları gerekir.
Üyelerden bazılarının kendi haklarından vazgeçmeleri, hakemler kurulunun
oluşturulmasıyla ilgili olarak mevcut taahhütlerine amel etmemelerini şer'an
caiz kılmaz.
Soru 618: Sermayeye
ortak olan iki kişi hava parasına da ortak oldukları bir yerde ortak bir
ticaret yapıyorlar, yıl sonunda da kâr ve zararları belirleyip bölüşüyorlar.
Son zamanlarda ortaklardan birisi günlük işleri bırakarak ticarethaneden
sermayesini almasına rağmen öteki ortak o
mekânda ticarî muameleleri sürdürmektedir. Fakat fiilen ayrılan ortak
diğer ortağın kendisi için yapmış olduğu özel muamelelerde de ortak olduğunu
iddia etmektedir; bu konuda hüküm nedir?
Cevap: Sırf mülkte veya
ticarethanenin hava parasında ortaklık, ticarette ve ondan elde edilen kârda
ortak olmak için yeterli değildir; ticaret ve kârda ortak olabilmek için
ticaret sermayesine ortak olmak gerekir. Dolayısıyla ortak malda ortakların
hissesi sahih bir şekilde taksim edilip her biri sermayesini aldıktan sonra
ortaklardan birisi ticarethanede ticaretini sürdürürse, sermayesini alan
kişinin arkadaşının ticaretinde hiçbir hakkı olmaz; sadece hissesi oranında ticarethaneden
kira veya emsalinin ücretini isteyebilir. Ancak ortak sermaye taksiminden önce
ticareti sürdürmüş olursa, öteki ortağın sermayedeki ortaklığı oranında birinci
ortağın ticaretinde hakkı vardır.
Soru 619: Eline
geçecek olan malını İslâm ve hak mektebe aykırı düşünceleri yaymakta harcama
ihtimalini göz önünde bulundurarak kız kardeşimin kendi mallarını elde etmesini
engellemem ve şirketteki hissesini ayırıp hakkını ona vermekten kaçınmam uygun
mudur?
Cevap: Ortaklardan hiçbiri, diğer bir
ortağın ayrılmasını engelleyemez. Aynı şekilde mal varlığını aldığında
harcanması caiz olmayan kötülük ve günahta kullanacağı endişesiyle diğer bir
ortağın ortaklıktan ayrılmasına ve ortak mallarına ulaşmasına engel olamaz;
aksine bu konuda ortağın isteğini yerine getirmeleri farzdır; ama onun
mallarını haram işlerde kullanması kendi-sine haramdır. Nitekim o mallarını
harcanması caiz olmayan yerlerde harcarsa, başkalarına düşen onu mün-kerden,
kötü işlerden alıkoymak olmalıdır.
Soru 620: Bir köyde
alanı on hektara ulaşan bir göl var. Bu göl çiftçilerin atalarının mülküydü.
Her yıl kış mevsiminde orada toplanan sular tarla ve bağların sulanmasında
kullanılıyordu. Şimdi devlet bu gölün ortasından büyük bir yol geçirmiş ve
gölden geriye sadece beş hektarlık bir alan kalmıştır. Bu durumda acaba gölün
geri kalan kısmı belediyeye mi aittir, yoksa çiftçilere mi?
Cevap: Eğer göl çiftçilerin
atalarının mülkü olup miras yoluyla onlara ulaşmışsa, bu durumda gölün geri
kalan kısmı çiftçilerindir ve onda belediyenin hiçbir hakkı yoktur; ancak
devletin bu konuda özel kanunlarının olması müstesna.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder