Soru 392: Eğer baba
küçük çocuklarına bazı mülkler satın alır ve muamele için şer'î satış akdi
sıygası da okunursa, acaba çocukların velisi olarak babanın bu mülkleri teslim
alması ve karşılığını vermesiyle muamele gerçekleşir mi?
Cevap: Babanın bulûğ çağına ermemiş
çocuğu için muameleyi doğru bir şekilde yapmasından sonra, çocuğunun velisi
olması itibariyle malı teslim alması, satış akdinin gerçekleşmesi ve
sonuçlarının uygulanması için yeterlidir.
Soru 393: Küçüklüğümde
velim olan kişi arazimi satmaya teşebbüs etmiş ve bu amaçla müşteriden kaparo
almıştır. Ben onların arasında bu muamelenin tamamlanıp tamamlanmadığını
bilmiyorum. Fakat arazi şimdiye dek müşterinin elindedir ve müşteri o yerde
tasarruf etmektedir. Acaba bu satış doğru mudur ve beni bağlar mı, yoksa yerin
asıl sahibi olarak onu müşteriden geri isteyebilir miyim?
Cevap: Eğer sizin şer'î velinizin, o
zaman veliniz olması dolayısıyla yerinizi sattığı kesinleşirse, bu muamelenin
şer'an doğruluğuna hükmedilir ve bu satışın feshedildiği ispatlanmadıkça
araziyi istemeye hakkınız yoktur.
Soru 394: Ölen birinin
mirasından eğer bir miktar nakit para kalır ve kayyımı[16] bu parayı
kendi yanında tutarak çalıştırmazsa, acaba kayyım, paranın asıl sahipleri
karşısında bankanın kâr olarak verdiği miktara (örneğin %13) veya pazar ve
örfte yaygın olan miktara zâmin (zarardan sorumlu) olur mu? Eğer bu parayla
ticaret yaparak miktarı belli olmayan bir kâr elde ederse hüküm nedir?
Cevap: Kayyım, bulûğ çağına varmamış
küçük çocukların mallarının farazi kârlarını ödemekle yükümlü değildir. Fakat
çocukların malıyla ticaret yaparsa bu ticaretten elde edilen kârların hepsi
onlara aittir. Eğer kayyım çocuğun malıyla ticaret yapmaya şer'an izin-liyse,
sadece hizmetinin emsalinin ücretini alma hakkına sahiptir.
Soru 395: Kısıtlı olmayan
kişinin hayattayken damadı veya evlâtları, vekâletleri olmaksızın ve izin
almaksızın onun mallarını ve emlâkini satabilirler mi?
Cevap: Başkasının malını izni olmadan
satmak, fuzulî bir satıştır ve bu satış akdinin geçerli olması sahibinin iznine
bağlıdır; satan kişi onun damadı veya evlâdı da olsa hüküm aynıdır. Dolayısıyla
böyle bir satışa sahibi izin vermediği sürece geçerlilik kazanmaz.
Soru 396: Beyin
kanaması geçiren ve şuurunu kaybeden bir kişinin evlâtları onun mallarında
nasıl tasarruf edebilirler? Çocuklarından birinin şer'î hâkimden izin almadan
ve öteki çocukların izni olmadan yaptığı ta-sarrufun hükmü nedir?
Cevap: Şuur kaybı örfen ona deli
denecek derecede ise onun kendisinin ve mallarının velâyeti şer'î hâkime
aittir. Bu durumda şer'î hâkimin izni olmadan hiç kimsenin ve hatta
evlâtlarının bile onun mallarında tasarruf etmeleri caiz değildir. Dolayısıyla
eğer şer'î hâkimden izin alınmadan mallarında tasarruf edilirse bu, gasptır ve
bu iş onun zâmin olmasını gerektirir. Yaptığı muameleler de fuzulîdir ve
geçerli olması hâkimin iznine bağlıdır.
Soru 397: Bir şehidin
dul kalmış eşiyle evlenip onun sorumluluğunu üzerine alan bir kimsenin,
çocuklarının ve bu çocukların annesi olan eşinin Şehitler Kurumunun şehit
evlâtlarına verdiği parayla satın alınan eşyaları kullanmaları caiz midir?
Şehitler Kurumunun şehit evlâtlarına verdiği maaş ve öteki malî yardımlar nasıl
kullanılmalıdır? Acaba bunları ayırarak tamamen şehit evlâtları için
harcanmasını sağlamak farz mıdır?
Cevap: Şehidin baliğ olmayan
evlâtlarına tahsis edilen mallar, ister onların masrafları için, ister
başkalarının yararlanması için olsun, çocukların maslahatı için bile olsa
çocukların şer'î velisinin izniyle kullanılmalıdır.
Soru 398: Şehit
ailesini ziyarete gidildiğinde arkadaşlarının götürdükleri hediyelerin hükmü
nedir? Acaba bu eşyalar şehit çocuklarının mallarından mı sayılır?
Cevap: Eğer hediyeler şehidin
çocukları içinse, çocukların şer'î velisinin kabul etmesi durumunda o,
çocukların mallarından sayılır. Başkalarının o mallarda tasarruf etmesi şer'î
velinin iznine bağlıdır.
Soru 399: Babamın bir
ticarethanesi vardı. Ölümünden sonra bu ticarethanenin işletmesi amcalarımın
eline geçti ve ticarethanenin kirası olarak her ay bize belli bir meblağ
vermeyi kararlaştırdılar. Bir müddet sonra kayyımımız olan annem amcalarımın
birinden bir miktar borç aldı. Onlar da bize vermeleri gereken aylık kirayı
onlardan aldığımız borca saydılar. Daha sonra, çocukların bulûğ çağına erinceye
kadar mallarını koruma kanununa aykırı olarak ticarethaneyi annemden satın
aldılar. Böylece önceki rejim döneminde rejime bağlı olan bazı kişilerin
yardımıyla muamele resmen kesinleşti. Bizim şu anda yapmamız gereken nedir?
Acaba yapılan tasarrufların ve satışın doğruluğuna hükmedilebilir mi, yoksa
şer'an bizim muameleyi feshetme hakkımız var mı? Ve acaba baliğ olmayan çocuğun
hakkı zaman aşımına uğrayarak kaybolur mu?
Cevap: Ticarethanenin kiralanmasının,
kiranın borca sayılmasının ve yine ticarethanenin satışının doğruluğuna
hükmedilir. Ancak çocuklara ait hisselerin satımının o dönemde onların
maslahatına olmadığı veya çocukların kayyımının onu satmaya yetkili olmadığı
şer'î ve kanunî bir yolla ispatlanırsa ve çocuklar da bulûğ çağına eriştikten sonra bu muameleyi kabul etmez-lerse
önceki muameleler sahih olmaz. Muamelenin batıl olduğu tespit edilirse zaman
aşımının çocukların hakkının düşmesinde hiçbir etkisi olmaz.
Soru 400: Kocam
arkadaşlarından birinin şoförlük yaptığı bir trafik kazasında vefat etti.
Kocamın ölümünden sonra şer'an ve kanunen baliğ olmayan küçük çocuklarımın
kayyımı oldum. Bunu göz önünde bulun-durarak:
a) Acaba kayyım olarak ben şoförden diyet ödemesi talebinde
bulunmalı mıyım veya sigorta tazminatını almak için mevzuu takip etmeliyim?
b) Acaba çocuklarıma ait olan maldan babaları için matem
merasimi düzenleyebilir miyim?
c) Acaba çocukların diyetle ilgili haklarında indirim yapmam
veya vazgeçmem caiz olur mu?
d) Eğer çocukların hakkından vazgeçersem ve onlar bulûğ
çağına erdikten sonra buna razı olmazlarsa, acaba diyetten dolayı onlara zâmin
(zarar ve ziyanlarının tazmin edicisi) olur muyum?
Cevap:
a)
Eğer şoförün veya başka bir kişinin şer'an diyet vermesi gerekiyorsa,
çocukların velisi olarak onlardan çocukların şer'î haklarını alarak korumanız
farzdır. Yine sigorta konusunda çocuklar için kanunî bir hak söz konusu ise
hüküm aynıdır.
b) Baliğ olmayan çocukların mallarını, babalarından miras
olarak onlara ulaşmış olsa da babaları için Fatiha meclisi düzenlemede harcamak
caiz değildir.
c-d) Diyette, çocukların maslahatına aykırı olan onların
hakkında indirim yapmak veya vazgeçmek caiz değildir ve çocuklar bulûğ çağına erdikten sonra diyeti talep
edebilirler.
Soru 401: Kocam geriye
bulûğa ermemiş birkaç küçük çocuk bırakarak vefat etti. Mahkemenin verdiği
hükme istinaden dedeleri (babalarının babası) çocuklarımın velisi ve kayyımı
oldu. Acaba çocuklardan birisi bulûğ çağına erdiğinde öteki kardeşlerinin
kayyımı olabilir mi? Eğer olamazsa acaba çocuklarımın bakımını ben
üstelenebilir miyim? Ayrıca dedeleri, mahkemenin kararına istinaden ölünün
mirasının altıda birini kendisine almak istiyor; bunun hükmü nedir?
Cevap: Öksüz küçük çocukların bulûğ ve rüşt[17] çağına erinceye kadar kayyım
ve velisi büyük babalarıdır (babalarının babasıdır); bu konuda mahkemenin
atamasına da gerek yoktur. Fakat onun, çocukların mallarında tasarrufları
çocukların maslahatına ve menfaatine uygun olmalıdır. Eğer çocukların
maslahatına aykırı davranırsa bu konuda durumun incelenmesi ve takip edilmesi
için mahkemeye müracaat edebilirler. Ergenlik çağına ulaşan ve reşit olan
çocuklardan her biri dedesinin velâyet ve kayyımlığından çıkarak kendi
işlerinin idaresini üstlenir. Fakat ne o ve ne de annesi öteki çocukların
velisi ve kayyımı olamaz. Ve dedeleri kendi oğlu olan çocukların babasının
malından altıda bir miras hakkına sahiptir ve mirasın altıda birini kendisi
için almasının sakıncası yoktur.
Soru 402:
a) Babası, annesi, kocası ve bulûğ çağına ermemiş üç çocuğu
olan evli bir kadın öldürülüyor. Mahkeme bu kadını kayın biraderinin
öldürdüğüne ve kan sahiplerine (öldürülenin varislerine) diyet verilmesine
hükmediyor. Fakat baliğ olmayan çocukların şer'î velisi olan babası, kardeşinin
katil olduğuna inanmıyor ve dolayısıyla kardeşinden kendisi ve evlâtları için
diyet almaktan kaçınıyor; acaba onun bu hareketi caiz midir?
b) Acaba çocukların babası ve babalarının babası varken
başkalarının, bu işe karışarak herhangi bir gerekçeyle öldürülen kadının
çocuklarına amcalarından diyet alma hususunda ısrar etme hakkı var mı?
Cevap:
a) Çocukların
babası, eşini öldürmekle suçlanan kardeşinin katil olmadığına ve gerçek diyet
borçlusu olmadığına kesin olarak inanıyorsa, bu durumda ondan diyet alması ve
baliğ olmayan çocuklarının hakkını almak gerekçesiyle ondan diyet istemesi caiz
değildir.
b) Baliğ olmayan çocukların velâyet ve kayyımlığından
sorumlu olan baba ve babanın babası varken başkalarının onların işine müdahale
etme hakkı yoktur.
Soru 403: Eğer
öldürülen kişinin sadece baliğ olmayan çocukları varsa ve onlar için tayin
olunan kayyım ise kan sahiplerinden değilse, acaba böyle bir kayyımın katili
affetmesi veya kısası diyete çevirmesi caiz midir?
Cevap: Eğer şer'î velinin yetkileri,
tayin edilen kayyıma aynen verilmişse, çocukların maslahat ve çıkarlarını
gözeterek katili affetmesi veya kısası diyete çevirmesi caizdir.
Soru 404: Baliğ
olmayan bir çocuğun bankada bir miktar parası var. Çocuğun kayyımı çocuk lehine
ticaret yaparak bu yolla onun geçimini temin etmek amacıyla bankadaki paranın
bir miktarını çekmek istiyor, acaba bu işi yapması caiz midir?
Cevap: Baliğ olmayan çocuğun velisi
ve kayyımının, çocuğun maslahat ve çıkarını gözeterek onun malıyla, onun için
kâr ortaklığı yöntemiyle ticaret yapması veya çalıştırması için onu başkasına
vermesi caizdir. Fakat parayı çalıştıran kişinin emin ve güvenilir olması
şarttır; aksi durumda çocuğun malının zâmini olurlar (maddî kayıpları
karşılamakla yükümlü olurlar).
Soru 405: Eğer kan
sahiplerinin hepsi veya bazısı bulûğ çağına ermemiş olurlarsa ve onların
hakkını talep etmede velâyet hakkı hâkimin üzerindeyse, hâkim kısasın
doğuracağı sıkıntıları dikkate alarak kısası diyete çevirerek katili kısastan
kurtarması caiz midir?
Cevap: Şer'î hâkim, çocukların
maslahat ve çıkarını kısasın diyete çevrilmesinde görürse, kısas hakkını diyete
çevirebilir.
Soru 406: Hâkimin, çocuğun
zorunlu velisini, çocuğun mallarına zarar verdiğini tespit ettikten sonra,
azletmesi caiz midir?
Cevap: Eğer hâkim, birtakım
belirtilerle de olsa çocuğa zorunlu velâyeti olan velinin velâyetinin devam
etmesinin ve çocuğun mallarında tasarrufunun sürmesinin çocuğa zararlı olduğuna
kanaat getirirse, onu yetkisinden azletmesi farzdır.
Soru 407: Velinin
bağış ve karşılıksız sulh gibi çocuğun lehine olan şeyleri kabul etmekten
kaçınması, acaba çocuğa zarar vermek veya onun maslahatını ihlal etmek sayılır
mı?
Cevap: Sırf baliğ olmayan çocuk için
verilen bağış ve karşılıksız sulhu kabul etmemek, ona zarar vermek ve
maslahatını ihlal etmek sayılmaz. Dolayısıyla bunun başlı başına bir sakıncası
yoktur. Çünkü veliye çocuk için mal kazanmak farz değildir. Hatta bazı
durumlarda onları kabullenmekten sakınması veliye göre çocuğun maslahatı icabı
da olabilir.
Soru 408: Devlet, şehit
çocukları için bir yer veya mal tahsis ederek bunları o çocukların adına
kaydetmeyi tasvip eder, ama çocukların velisi senetleri imzalamaktan kaçınırsa,
acaba hâkim çocukların velisi olarak çocuklar adına imzalama işlerini yapabilir
mi?
Cevap: Eğer çocuklar için mal
kazanmak velinin imzasına bağlı ise, veliye imzalaması farz değildir ve
çocukların şer'î velileri varken hâkimin çocuklar üzerinde velâyeti olamaz.
Ancak çocuklar için tahsis edilen malların korunması velinin imzasına bağlı ise
velinin bundan kaçınma hakkı yoktur. Bunu yapmaktan kaçınırsa hâkim onu
imzalamaya mecbur etmeli veya çocukların velâyeti adıyla hâkimin kendisi bu işi
yapmalı.
Soru 409: Çocuğa
velâyet konusunda adil olmak şart mıdır? Eğer çocuğun velisi fasık olursa ve
çocuğu fesada sürüklemesinden veya onun mallarını zayi etmesinden
endişelenilirse hâkimin yapması gereken nedir?
Cevap: Babanın veya babanın babasının
çocuğa velâyetinde adalet şart değildir. Fakat hâkim, bazı davranışlara dayalı
belirtilerle de olsa babasının veya babanın babasının çocuğa zararlı olduğunu
görürse onları çocuğun velileri olmaktan azletmeli ve çocuğun mallarında
tasarruf etmekten alıkoymalıdır.
Soru 410: Eğer kasıtlı
öldürmede, maktulün kan sahiplerinin tümü bulûğ çağına ermemiş çocuk veya deli
olursa, onların zorunlu velisi (baba veya babanın babası) veya mahkemenin
seçtiği kayyımın kısas veya diyet talep etme hakkı var mıdır?
Cevap: Bulûğ çağına ermemiş çocuk ve
deliye velâyet delillerinin tümünden anlaşıldığı kadarıyla, kanun koyucu
tarafından onlar için veli tayin edilmesi, onların maslahat ve çıkarlarını
koruma amacına yöneliktir. Dolayısıyla, söz konusu meselede, onların şer'î
velisi onların maslahat ve çıkarlarını gözetmelidir ve onun kısas, diyet ve
karşılıklı veya karşılıksız affetmeye dair tercihi geçerlidir. Ancak çocuk ve
delinin çıkarlarının teşhisinde durum tüm yönleriyle ve bu cümleden bulûğ
çağına yakın veya uzak olması göz önünde bulundurulmalıdır.
Soru 411: Eğer
uzuvları tam bir insana karşı bir suç işlenirse, acaba onun babası veya
babasının babası, suça maruz kalanın kendisi için, izni olmaksızın diyet talep
etmek ve almak hakkı var mıdır? Yani onun babası veya babasının babası talep
ettiğinde, suçlunun, kendisine karşı suç işlediği kimseye diyet vermesi farz
mıdır?
Cevap: Bulûğ çağına ermiş ve aklî
dengesi yerinde olan suça maruz kalmış kimse üzerinde babası ve dedesinin
velâyeti yoktur ve onun izni olmaksızın hakkını talep edemezler.
Soru 412: Baliğ
olmayan çocukların velisi onların velisi olarak, onlara miras bırakanın,
mirasın üçte birini aşan bölümüyle ilgili vasiyetine de izin verebilir mi?
Cevap: Çocukların şer'î velisi, onların maslahat ve
çıkarlarını gözeterek buna izin verebilir.
Soru 413: Baba, anneye
oranla çocuklar üzerinde daha fazla hak veya önceliğe sahip midir? Eğer babanın
veya babanın babasının bir önceliği yoksa ve anne ile baba eşit haklara
sahiplerse, acaba ihtilâflı konularda babanın mı, yoksa annenin mi sözü
önceliklidir?
Cevap: Bu, haklara göre değişir;
çocuğun velâyeti babanın ve babanın babasına aittir. Erkek çocuğun bakımı iki
yaşına kadar ve kız çocuğunun bakımı yedi yaşına kadar anneye ve bundan sonra
babaya aittir. Çocuğun ebeveynine itaat etmesine dair anne ve babanın hakkı ve
onlara eziyet etmenin haram oluşu konusunda anne ve baba aynıdır. Çocukların
annenin durumunu da-ha fazla gözetmeleri gerekiyor. Çünkü hadiste, "Cennet
anaların ayakları altındadır." buyurulmuştur.
Soru 414: Kendisinden
iki çocuk sahibi olduğum kocam şehit oldu. Kayın biraderim ve kayınvalidem
çocuklarımı ve onların tüm mallarını ve eşyalarını aldılar ve bana geri vermek
istemiyorlar. Çocuklarımın hatırı için evlenmediğim ve bundan böyle de evlenmek
istemediğim dikkate alınırsa çocuklara ve mallarına gözetim hakkı kime aittir?
Cevap: Yetim çocuklara bakmak, şer'î
mükellefiyet yaşına ulaşıncaya kadar annelerinin hakkıdır. Ancak ço-cukların
mallarına velâyet yetkisi onların şer'î kayyımına aittir ve eğer kayyımları
yoksa şer'î hâkime aittir. Çocukların amcası ve babaannesi çocuklara ve
mallarına bakma ve velâyet hakkına sahip değildir.
Soru 415: Baliğ
olmayan çocukların velilerinden bazısı, ölen kişinin karısı evlendikten sonra o
kadın ve himayesindeki çocukların, babalarından kalan mirastaki hisselerinden,
örneğin evlerinden ve ihtiyaç duydukları diğer şeylerden yararlanmalarını
engelliyor; acaba çocukların hisselerini onlara bakan annelerine teslim etmeye
zorlayacak bir ruhsat var mıdır?
Cevap: Çocukların şer'î velisinin
girişimleri onların maslahat ve çıkarlarına uygun olmalıdır ve maslahatın
teşhisi onun görevidir. Ancak bunun aksine davranır da ihtilâf çıkmasına neden
olursa şer'î hâkime müracaat edilmelidir.
Soru 416: Baliğ
olmayan çocukların kayyımı onların çıkarlarını koruyarak mallarıyla ticaret
yapması doğru mudur?
Cevap: Çocukların maslahat ve
çıkarlarını gözetmek kaydıyla sakıncası yoktur.
Soru 417: Ölen kişinin
dede, amca, dayı ve karısı arasında çocuklara ve mallarına velâyet ve kayyımlık
hakkı kime aittir?
Cevap: Yetim çocuğun ve mallarının
şer'î velâyeti sadece babasının babasına, bakımı ise annesine aittir; amca ve
dayının velâyet ve bakım hakkı yoktur.
Soru 418: Yetim
çocukların mallarını, babalarının ba-basının nezareti altında ve doğrudan karışamaması
kay-dıyla savcının izniyle çocukların bakımını üstlenmesi karşısında
annelerinin yetkisine vermek caiz midir?
Cevap: Çocukların şer'î velisi olan
babalarının ba-basının muvafakati olmadan bu iş caiz değildir. Ancak yetim
çocukların mallarının dedelerinin kontrolünde kalması onları zarara
uğratıyorsa, bu durumu engellemeli ve onların mallarına velâyet hakkını ehil
gördüğü kimseye, anneleri olsun veya başka birisi olsun, vermelidir.
Soru 419: Küçük
çocuğun velisi, diyet almaya hak kazanmış çocuğun diyetini, vermesi gereken
kimseden alması farz mıdır? Ve acaba çocuğun velisine, aldığı diyeti çocuk
lehine kazanç sağlamak için bankaya yatırması gibi ticarî işlerde çalıştırması
farz mıdır?
Cevap: Eğer bir suç, diyete sebep
olmuşsa çocuğun velisi, suçu işleyenden, çocuğun hakkı olan diyeti istemesi,
alması ve onu çocuk bulûğ ve rüşt çağına erinceye kadar onun için koruması
farzdır. Ancak velinin aldığı diyetle çocuk için ticaret yapması ve
çalıştırması zorunlu değildir. Fakat çocuğun yararına olması durumunda velinin
onunla ticaret yapmasının sakıncası yoktur.
Soru 420: Baliğ
olmayan mirasçıları olan şirket ortaklarından birisi öldüğünde mirasçıları
sahip oldukları hisseleri nedeniyle şirkete ortak olacaklardır. Bu durumda
şirketin öteki ortaklarının şirketin malları üzerinde tasarruf konusunda nasıl
bir yükümlülük altına girerler?
Cevap: Baliğ olmayan çocukların
hissesi konusunda onların şer'î velilerine veya şer'î hâkime müracaat etmek
farzdır.
Soru 421: Babanın
babasının yetimlere ve onların mallarına velâyet etmesi gereğince, ölen kişiden
çocuklara miras kalan malların korunması için ona teslim edilmesi farz mıdır?
Eğer farz ise, bu durumda çocuklar ve anneleri nerede oturmalıdırlar?
Çocukların okula git-tikleri, okul çağında da küçük oldukları ve annelerinin de
sadece ev hanımı olduğu dikkate alındığında geçimlerini hangi kaynaktan
sağlamaları gerekir?
Cevap: Çocuklara velâyet, onların
mallarını veliye teslim etmek ve onları bulûğ çağına erinceye kadar mallarından
yararlanmaktan yoksun bırakmak anlamında değildir. Aksine velâyetin anlamı,
velinin çocukları ve mallarını gözetmesi, mallarını korumada sorumlu ve onların
mallarında tasarruf etmelerinin velinin iznine bağlı olması demektir.
İhtiyaçları miktarınca çocukların kendi mallarından vermesi veliye farzdır.
Veli çocukların mallarını kullanmaları için annelerinin ve çocukların yetkisine
bırakmayı maslahata uygun görürse bunu yapabilir.
Soru 422: Babanın
baliğ, akıl sahibi ve müstakil olan çocuğunun mallarını nereye kadar kullanması
caizdir. Eğer caiz olmayan bir tasarrufta bulunursa, zararı tazmin etmesi
gerekir mi?
Cevap: Babanın baliğ ve akıl sahibi
oğlunun mallarını izni ve rızası olmadan kullanması caiz değildir. Oğlunun izni
ve rızası olmadan kullanırsa, istisna edilmiş durumlar dışında, haram işlemiş
olur ve bundan dolayı malî kayıpları tazmin etmesi gerekir.
Soru 423: Yetim
kardeşlerine bakan bir mümin, kardeşlerine ait olan bir parayla ileride
tapusunu almak veya alış fiyatından fazlasına satmak ümidiyle onlar için
tapusuz bir arsa satın alıyor; fakat şimdi birisinin o yerin kendi mülkü
olduğunu iddia etmesinden veya birinin orayı tasarruf etmesinden endişeleniyor;
şimdi bu arsayı satmaya kalkışsa satın aldığı meblağın altında bir fiyata ancak
satabilir, eğer bu yeri satın aldığı paradan aşağı bir fiyata satarsa veya
birisi o yeri gasp ederse, çocukların parasını tazmin etmek zorunda mıdır?
Cevap: Bu adam eğer şer'an çocukların
kayyımı ise ve çocukların çıkarını ve hayrını düşünerek onlar için bir yer
satın almışsa, zarar-ziyandan sorumlu değildir; aksi durumda muamele fuzulî
olup doğruluğu şer'î velinin veya bulûğ çağına erdikten sonra çocukların bu
muameleye izin vermelerine bağlıdır ve o kimse de yetim çocukların mallarının
zarara uğramasından sorumludur.
Soru 424: Babanın
kendi küçük çocuğunun mallarından, kendisi için borç alması veya başkasına borç
vermesi caiz midir?
Cevap: Çocuğun maslahat ve çıkarını gözetmek kaydıyla
sakıncası yoktur.
Soru 425: Eğer bir
çocuğa elbise veya çocuk oyuncakları gibi başka şeyler hediye edilir ve büyümesi
veya başka bir sebeple artık ondan yararlanması söz konusu olmazsa, velisinin
onları sadaka vermesi caiz midir?
Cevap: Çocuğun velisinin onun
maslahat ve çıkarını gözetme kaydıyla onlar üzerinde uygun gördüğü bir şekilde
tasarrufta bulunması caizdir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder